Enflasyonun dip yaptığı, TÜİK tarafından sık sık güncellendiği, vatandaşın da güveninin kalmadığı şu günlerde, kur korumalı mevduat hesabı, bütçe açığı ve cari açık gündemini korurken, benim bütçenin fazla vermesini tuhaf karşılayabilirsiniz.

Evet, inanılması güç bir iddia. Nasıl olduysa oldu valla, ben bile inanamadım kendi cebime, hesabıma, cüzdanıma.

Üstelik de emekli bir adamım! Nereden diye sormayın, bilenler biliyor!

*

Peki, emekli, geçimin zor, alım gücünün her geçen gün düştüğü, insanların pazarlardan döküntü sebze-meyveleri topladığı, enflasyonun tırmandıkça tırmanışa geçtiği günde, benim bütçenin fazla vermesi, çıkması sizi şaşırtmış olsa da, bu bir gerçek!

Peki, bütçemin fazla vermesinin sebebini, sırrını öğrenmek isterseniz, merak da ediyorsanız, (çok merak etmeseniz iyi olur) çok da umurunuzda ise açıklayabilirim.

Açıklarım ama aramızda kalacak. Hani diyorlar ya, (İngilizcesini yazmadım,  gazeteci dostlar arasında İngilizce bilmeyenler var, okurken sıkıntı çekebilirler!!!) ‘of dı rekord’ desem de, iki kişinin bildiği hiçbir zaman sır olarak kalmadı, durmadı.

*

Benim bu dahiyane fikrimi duyan Hazine ve Maliye Bakanı adaşım Mehmet Şimşek’in arayıp da; ‘Abi bir gün zaman ayırsan, gelsem de bu işin sırrını açıklasan, ülke ekonomisi, hazinesi de rahat etse, kur korumalı mevduata ümit bağlayanları da ikna etsen, çok sevinir, sana ömür boyu dua ederim!!’ deyişinin daha mürekkebi kurumadan, bu kez de Merkez Bankası Başkanı hanımefendi aradı; ‘Sizin engin tecrübelerinize, bilgilerinize ihtiyacımız var. Hazinenin, merkez bankasının kurtuluş reçetesi sizde. Ne olur, bir gün zaman ayırın ya ben geleyim, ya size özel uçak göndereyim, Ankara’da buluşur, bu dahiyane fikrinizden istifade edelim!!!’ dediğinde benim şişen koltukları indirecek güç bulamadım yanımda.

Baktım olmayacak, devlete ve millete katkım, faydam olsun, bankalarda dövizleri, paraları, altınları olanlar sevinsin, sayemde bir gün görsünler diye düşündüm, özel uçağı istemedim, israf olmasın diye atladım otobüse Ankara’ya gittim.

Ne gerek var uçağa, israf haram. Sonra NAS var, NAS…

Kul hakkından korkanlar sınıfında olanlardan biri de benim! Kul deyince, bir önerimi daha sundum bu 2 başarılı insana, ‘Kul (dikkat edin, kur değil) Korumalı Mevduat Hesabı’ hoşlarına gitti, beğene beğene bir oldular, ‘Harika fikir, bunu uygulamamız lazım!’ deyip yanaklarımdan öptüler.

Ben de kendilerini! 

Öpmek benim işim!

*

Gittim… Niyetim piyasalardaki panik havasını ortadan kaldırmak, piyasaya ve mudilere, yatırımcılara, ihracatı düşünenlere ve sayın Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan’a (Allah esirgesin, boyu gibi ömrü de uzun olsun) güven vermekti. Karşımda Bakan Nurettin Nebati, (pardon yanlış yazdım, Allah göstermesin!) İngiliz menşeili sayın Mehmet Şimşek ve Amerika menşeili Hafize Gaye Erkan… Aman efendim bir iltifat, bir iltifat, görseniz dudaklarınız uçuklar, hayret edersiniz. El üstünde tutuluyorum adeta.

Şaştım kaldım valla!

İkisi de zarif, nezaket timsali kimseler. Nezaketlerinden karşımda neredeyse el pençe divan duracaklar. ‘Oturun çocuklar, ayakta kalmayın!’ dedim sonra da o dahiyane, büyük fikrimi, sırrımı ifşa ettim. Dinlediler.

Şunlardı;

Öyle her şeyi canınız çekmesin, çarşıya pazara çıktığınızda es kaza, nefsinize hakim olun! Marketlerin, büyük mağazaların önünden sakın ola geçmeyin!

Eşinizle alış-verişe zinhar çıkmayın!

Bozuk da olsa para taşımayın! Mümkünse pantolon cebinize akrep yerleştirin! Varsın ‘Cep delik cepken delik!’ desinler!

Alış-veriş canavarı, sizi tüketime zorlayan kredi kartı kesinlikle kullanmayın, varsa çöpe atın!

Ve araç da kullanmayın! Ben mesela, 30 yıldır elimi sürmem, direksiyonda görünmem! Bilenler bilirler!

*

Bütçemin fazla vermesinin sırrını paylaşınca, her iki güzel insanın ağzı bir karış açık kaldı; ‘Yahu biz bunu daha önce niye düşünemedik, harika fikirleri hemen uygulamaya koymamız lazım. Üstat, size de bir telif hakkı borcumuz olsun!’ dediklerinde kasıntılı biri değilim ama gururum da tavan yapmadı değil.

Netice itibariyle ülke kalkınmasına, piyasanın rahatlamasına, mevduat sahiplerini ikna etme noktasındaki çabalara katkı verdiğim için ben de mutlu oldum, gönül huzuru ile Ankara’dan ayrıldım.

Bu kıyağımı unutmaz, bana da bir ‘Devlet Onur Ödülü’ verirler artık!

Sabahları eşimin verdiği harçlık bana yetiyor, artıyor bile.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol