banner1597

İnsanoğlunun fıtratında var, kimse ayranım ekşi demiyor, kimse burnundan kıl aldırmıyor, kimse birilerinin tavuğuna kışt demesini istemiyor, eleştirenleri, uyaranları da duymazdan, görmezden gelip, hedef tahtasına oturtuyor, ya da cephe açarak savaş ilan ediyor.

Biz birilerini eleştirirken, kimsenin özel hayatına (haddimiz de değil. Hakkımız da…) müdahale etmiyor, şahsiyetlerini zedeleyici ithamlarda bulunmuyoruz. Herkesin şahsiyeti kendine ve bizim de kimsenin şahsiyeti ile sorunumuz yok!

Eleştirilerimiz, uyarılarımız makamlara, koltuklara, sorumluluk alanlarına… Bu da bizim görevimiz ve en doğal hakkımız.

Eh sen de ol koltuğa oturuyorsun, sana oy veren veya vermeyen insanların yaşamını kolaylaştırmak iddia ve niyeti ile başkan seçildiysen, hakkını vereceksin, eleştirilere tahammül edeceksin, kimseye savaş ilan etmeden, ‘acaba ben nerede hata yaptım da bu millet beni eleştiriyor, uyarma gereği duyuyor!’ düşüncesinden hareketle kendine çeki düzen vermek, kuruma ayar vermek yerine küsüyor, tutup seni başkalarına şikâyet ediyor.

*

Onu bunu bilmem, gelen gideni aratırmış. Bu dün de böyleydi, bu gün de böyle, yarın da böyle olacak, hiç kuşkunuz olmasın!

Tecrübe ile sabit! 

Mesele yine Elbistan Belediyesi ve de Başkanı Mehmet Gürbüz…

Dedim ya, güler yüzlü, beyefendi, nezaket timsali birisi. Bunda sıkıntı yok, zaten bizim derdimiz de bu değil. Bu bir özellik de değil, öncelik de. Herkes efendi olacak, herkes dürüst olacak, herkes kadirşinas olacak, herkes güler yüzlü ve samimi olacak. Dürüstlük, insanlık, efendilik kimsenin de tekelinde değil, önce bunun altını çizelim.

İster başkan olsun, ister sıradan vatandaş.

*

‘Elbistan bir Arabistan şehri mi?’ yazım üzerine çok sayıda vatandaş aradı desem yalan olur. Ama arayan oldu tabi. Yazılınca yer yerinden oynamadı, kıyamet kopmadı, hedef tahtasına koyduklarımız kaçacak delik aramadı. Biz yazarız, eleştiririz! Ne kıyamet kopsun, ne yer yerinden oynasın, ne de hiçbir kimse hedef tahtasının nişangâhı olmasın!

‘Belediye meclis üyesinin tehdit iddiaları yargıya taşındı’ haberini yapsaydın keşke!’ diye rastladıklarında söyleyenler de oldu.

En çok, ama en çok da şunu diyenlerin sayısı oldukça fazlaydı; ‘Az bile yazmışsın!’

Nasıl yani, dediğimde, itiraf gibi cümleler geldi arkasından; ‘Biz yazamıyoruz, biz konuşamıyoruz, anla işte!’

Şunu diyenler de oldu; ‘Elbistan halkı, senin eleştirdiğin Durmuş Küçük’ü çok arıyor!’

Hayırdır inşallah! Tarih bu kez ilçede mi tekerrür ediyor acaba?

*

Elbistan siyaseti Maraş’a benzemez. Bir kere, kendi yaşam ve sosyal kurallarını kendisi koyan Elbistan halkı, Mehmet Gürbüz’ü kabullenemediler. İçlerine sindiremediler. Başka mahalleden gelmesini yadırgayıp, kendi mahallelerine, belediyelerine başkan olmasını hazmedemediler.

Bunu söyleyen ben değilim sadece. Gidin, telefon açın Elbistanlı dostlarımıza, daha neler duyacaksınız, neler… Dışarıdan gelme dediler, Elbistanlı değil dediler, (aklıma bir şey, birileri geldi amma, neyse, yeri ve zamanı değil, belki ileride…) geldi geleli hafriyat işinden başka bir şeyle uğraşmadı dediler, milleti kendine güldürecek, kuşku ve şüphe uyandıracak resmi plakalı araçları sivile çevirme düşüncesi altında art niyet ararlarken, ‘Ah Durmuş Küçük, ahh!’ demeye başladılar.

Her cephe, kendi cephesini yaratır!

*

Bir yere fidan dikersiniz, ya da bir çiçek… Tutmaz, meyve vermez. Sebep, o fidan, o çitil, o mevsimin, o zeminin, o coğrafyanın, o iklimin unsuru değil. Her tohum her toprakta yetişmez, tutmaz! Tutmadığı gibi, ne kadar sulasanız sulayın, ne kadar toprağını eşelerseniz eşeleyin, hıh, vallahi de tutmaz, billahi de tutmaz!

İklim meselesi, zemin meselesi… Mesele insan ise, yapı meselesi…

Siz getirip fay hattı üzerine 15 katlı apartman dikerseniz, ecelinize susamışsınız demektir. Siz zemin etüdü yapmadan bina dikmeye kalkışırsanız, aklınızı peynir ekmekle yemişsiniz emektir. Siz süper ligde top koşturan takımın karşısına amatörde top koşturan tecrübesiz oyuncularla çıkarsanız, yenilgiyi peşin peşin kabullenmişsiniz demektir. Siz denetime muhtaç yapı denetim firmasına danışmadan konut yapmaya kalkışırsanız, o kadar insanın kanına giriyorsunuz demektir.

Atıyorum, 100 metrelik bir koşu var, depara kalkacaksınız. Depara kalkarken, ayağınızın biri (topuğu) havada kalır. Şayet start verildiğinde yanlış çıkış yaparsanız, nal toplarsınız!

Bugün Elbistan Belediyesinin durumuna düşersiniz!

*

Tabi bu yazım üzerine belki başkan bizi mahkemeye de verebilir. Tabi verebilir, en doğal hakkı. Eleştiriyorum, soru soruyorum. Eleştirmeye de devam edeceğim!

Önce tahammül etmeyi öğrenecek. Sınır değil, sinir sistemin sağlam, güçlü olacak. O koltukta oturuyorsan, buna mecbursun!

Yok yan baktın, yok kaşını gözünü oynattın, yok yürürken bir adım öne geçtin, yok kaşın üzerinde gözün var dedinle bu iş olmaz, böyle belediyecilik de olmaz.

Asfalt, temizlik, park-bahçe nasıl olsa yapılır. Bunlar belediyelerin rutin görevleri. Madem slogan ‘gönül belediyeciliği’ idi, önce gönüllere dokunacak, gönüller inşa edeceksiniz.

Apartman değil…

NOT: Bu yazı bununla sınırlı değil. Devam edecek…  Ve arkasından Ekinözü gelecek…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol