Tam zamanı diyorum kendi kendime, ağzına geleni saydır şuna, haddini bildir, yüz yüze bakılmayacaksa da, (ki zaten baktığı da yok) at köprüleri, yık duvarları, dök içinden geçenleri, sayıştır şuna diyesim geliyor, ama frene basıyorum.

Şehrimin huzuru için, partinin selameti için, birilerinin ısrarı için yapıyorum bunu. Yoksa tutmayın beni diyeceğim de, diyemiyorum işte.

Dur diyorum, dur! İçimdeki melek mi şeytan mı bilemiyorum, ‘zamanı var, bekle!’ diyor ısrarla. Yine de kendimi zor tutuyorum yazarken, konuşurken. Bazen içimden gelmese de, riyakârlığa kaçsam da, bir iki güzel cümle kurduğuma bakmayın!

İçim başka, dışım başka söylüyor.

Samimi değilim. Kendimi ve sizi kandırıyorum. Aslında siz de farkındasınız olayın, siz de ara sıra saçmaladıklarıma inanmıyorsunuz, biliyorum da, içimdeki melek mi şeytan mı bilemediğim gizli güç, ‘sus, bekle, sabret!’ diyor ısrarla…

*

Onu dinliyorum, şunu ve bunu dinliyorum, kulak veriyorum, toplu taşıma araçlarında, gazeteci arkadaşlarla konuşurken, yolda yürürken, kulak misafiri olduğum konuşmalara kulağımı uzatıyorum ister istemez, ayıp olsa da, bir Allah’ın kulu çıkıp da ‘peh!’ demiyor.

İnsanlar içinden geldiği gibi konuşuyor. Hem de yüksek sesle!

Dökerek, kırarak, mahvederek!

*

Parti zarar görecek diyorum, sabretmeye, kendimi tutmaya, frene basmaya çalışıyorum lakin O oralı bile olmuyor, bildiğinden geri kalmıyor, ‘kim ne derse desin, ben işime bakarım!’ dercesine, kuru inadından, ehliyetsizlikten ve liyakatsizlikten geri durmuyor.

Birisi de demiyor mu ona; “Bak yanlış yapıyorsun. Olan memlekete oluyor, partimize oluyor. Oy kaybediyoruz, senin yüzünden insanlardan azar işitiyoruz,  fırça yiyoruz, yapma gözünü seveyim!”

Deseler de aldırmadığına, kulağının üzerine yattığına, duymamazlıktan geldiğine eminim ve kalıbımı basarım!

*

Bırakın partilileri, bırakın vatandaşı, bırakın basını, kendisi ile bile barışık değil vatandaş. Arkadaş desem arkadaşım değil, gardaş desem gardaşım değil, bacım desem bacım değil, eniştem desem eniştem değil, partidaşım desem partisinden değilim.

Günahımı gene vermem,  vermedim de zaten!

*

Sanki birileri ısrarla kolluyor, gözetiyor. Hata yapıyor sürekli, yanlışlıklar sergiliyor, ama kimse “hoop, dur bakalım orada!” demiyor, diyemiyor herhalde ki, vatandaş bildiğini okuyor, inadın geri kalmıyor.

Sanki seçmece karpuz gibi…

Sanki bilinçli, sanki partiye olan itibarı yerlere indirmek için gönderilmiş gibi…

Sanki bu şehirden, bu insanlardan, kendisine oy veren vermeyen herkesten intikam alır gibi…

*

Derdi ne, bilmiyoruz. Aslına bakılırsa kendisi de ne yaptığını, nereye gittiğini, nerede duracağını bilmiyor. Bilenler de hatırlatmak istese, laf dinlemeyecek biliyorum, kulak vermeyecek, haklısın demeyecek, eleştiriye tahammülü de olmadığı için ‘ben dedim oldu, ben yaptım oldu’ mantığı ile devranını sürdürecek.

Çocuk ruhlu desem, koskoca insan. Çocuk bile bir yerde laftan anlar! Susar, dinler, kıçını kırar oturur!

Bunda o da yok!

Susmuyor, oturmuyor, yerdi ve zamanı geldiğinde lafı gediğine koyuyor, insanlarla aradaki mesafeyi daha da açıyor, makas kırsa da, makas atsa da, bir yerlere toslayacağını bile bile dur durak dinlemiyor.

Kimseyi dinlemiyor!

*

Yaka silkmeyen yok!

İllallah demeyen yok!

“Nereden geldi, nereden bitti başımıza” şeklinde sitem, kahır koymayan yok!

Tatlı bela desem, tatlı da değil.

Hayırlısı ile bir gitse de kurtulsak! Millet bayram edecek, kurban kesecek, ‘oh be, kurtulduk şundan!’ diyecek vallahi de billahi de!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol