Kime rastlasak, kiminle iki kelime hanek edecek olsak, ekonomik gidişattan rahatsız olmayan ve kaygı duymayan yok gibi. Geçim sıkıntısı, alım gücünün düşmesi, ekonomik darboğaz, insanların günlük yaşamlarını olumsuz etkilerken, günümüzde öğrenci okutma, çocuk evlendirmek hayal ötesi haline geldi.
Siyasiler, özellikle bizdeki yerli milletvekillerinin pembe tablo çizmesine rağmen, yaşamın, sosyal hayatın ve ticaret kadar ekonominin iyi gitmediğini bilmeyen yokken, BLC Group Yönetim Kurulu Başkanı, canlı yayında gündemi değerlendiren işadamı Şahin Balcıoğlu, Türkiye ekonomisindeki zorlukları ve sanayinin geleceğine dair öngörülerini paylaşmıştı hafta başında.
Şehrin, sosyal hayatın ve iş dünyasının hafızası sayın Şahin Balcıoğlu, canlı yayında, ki bunu sık sık yapıyor, güncel kapasite kullanım oranları ve reel sektördeki güven verilerini değerlendirerek, kapasite kullanımının 1,5 yılın en düşük seviyelerine ulaştığını belirtmişti.
*
Saklamak nafile çaba. Türkiye’de, haliyle şehrimizde ne siyaset, ne ticaret iyi gitmiyor. Tüm dünya 3. Dünya savaşını beklerken, su savaşlarına odaklanmışken, Ortadoğu’nun ve Amerika’nın bölgemizdeki karakolu ve yaramaz çocuğu İsrail tüm dünyayı tehdit ederken, altın başta olmak üzere döviz fırtınalar estiriyor.
Dövizdeki dengesizlik, Türkiye’deki üretim maliyetlerinin yüksekliği, Pazar payının azalması, alıcıların yönünü Mısır’a, Çin’e ve Hindistan’a çevirmişken, Kahramanmaraş bu ekonomik darboğazdan ciddi ölçüde etkilendi.
Türk sanayicisinin, yalnızca Türkiye veya komşu ülkelerle ticaret yapmadığını, artık tüm dünya ile etkileşim içinde olduğunu vurgulayan Balcıoğlu bakın ne söylemişti canlı yayında; "Dünya genelindeki gelişmeleri iyi anlamamız gerekiyor. Almanya, sanayi ve üretimindeki düşüşle birlikte, bizim için en önemli ihracat pazarı. Dahası, birçok sektörde yaşanan aksaklıklar ve maliyet artışları, Türk sanayicisini zor bir döneme sokuyor. Şuan sanayi sektörü batmamaya çalışıyor" demiş, ekonomik sorunların yanı sıra, uluslararası jeopolitik durumun da ekonomik sonuçları olabileceğine dikkat çekmiş ve eklemişti; "Körfez'deki çatışmalar, tedarik zincirlerimizi etkiliyor ve maliyetlerimizi artırıyor. Geçmişte yaşadığımız krizlerden çıkmayı başardık, ama şimdi yeniden bir yol haritası çizemiyoruz"
*
Banka kredi faizleri yüksek. Özellikle deprem sonrası bu bölgede konut edinmek, araba almak mucizelere bağlı iken, bir kredi için anasının nikahını isteyen bankacılık sektörü dışında başka bir kazanan sektör bulunmuyor. Sayın Balcıoğlu haklı, "Küçük yatırımlar yapmadan büyüme mümkün değil. Türkiye'de tek kazanan sektör bankacılıktır, bunun dışında kayda değer bir kazanan yok.
Bir domino etkisi bekleniyor. Develüasyon bekleyenlerin sayısı her geçen gün artarken, yarına dair kaygılar ve endişeler her geçen gün tavana yapmakta.
Ülkenin, haliyle şahsım şehrindeki sanayicilerin, büyük-küçük tüccarların ve bizi basın mensuplarının, yıl sonuna kadar olan süreçte daha büyük sorunlarla karşılaşabileceğimiz kaçınılmaz görünüyor. Eğer bu gidişe dur denilmezse, bu domino etkisiyle birçok firma iflas edebilir.
Ulusal gazetelerin ekonomi sayfasına bakarsak, durum h iç de iç açıcı değ3il. Felaket tellallığı mı yapıyorlar diye bakıyorum, alakası yok, şahsım şehrindeki sanayicilerden biliyorum, duyuyorum, çoğu kapasite küçültmeyi bile geçti, işyerini kapatma aşamasına geldi. Üreten, istihdam sağlayan insanların canı burnunda. Hani derler ya, burnunu sıksan canı çıkacak, o hale geldiler.
*
Kahramanmaraş'taki deprem sonrası yaşanan zorlukların ve sigorta ödemelerinin yetersizliğinin moral bozukluğuna yol açtığını belirten Balcıoğlu, "Türk insanı bu krizleri aşma konusunda deneyimlidir ve geçmişte benzer zorlukları başarıyla atlattık. Bu dönemi de aşacağımıza inanıyorum." diyerek, umudunu koruduğunu ifade etmişti.
Deprem sonrası şehrin toparlandığının farkındayız. Kentin dört bir yanı şantiye alanı gibi. Hareketli olan, piyasayı biraz canlı tutan inşaat sektörü ama Emlak Konut, TOKİ ve EPP gibi büyük firmaların Maraş’taki esnaftan mal (inşaat malzemesi) aldıklarını duyan da yok.
Çekler dönüyor, krediler ödenemiyor, fabrikalar şartelleri indirmek için gün sayıyor, depremde yaraları sarılamayanlar komşu illere, ya da Mısır’a giderken, işletmeler çalışanların maaşını ödemekte zorluk çekiyor, Kasım ayı sonu itibariyle mücbir sebebini süresi de bitiyor ki, asıl zorlu süreç, mali sıkıntı o zaman kendini daha çok hissettirecek iken, hepimiz günler geçiriyoruz ama umudumuzu korkuyoruz. Koruyoruz da ne zamana ve nereye kadar, bilen yok!
‘Çıkmadık canda ümit var! derler ya, öyle bir süreç yaşıyoruz.