İster derece ile oynasın, ister reçete ile beni ilgilendiren piyasanın ateşi. Önemli olan mutfaklardaki ateşe söndürmek. Derecesi kaç olursa olsun!

Sağlıkçı değilim, bugüne kadar Allah’a şükür ne tansiyonum düştü, ne ateşim yükseldi. Kendime dikkat ederim. Zaten bu zamanda bir yediğine, iki içtiğine, bir de sökük diktiğine dikkat edersen, senden iyisi Şam’da kayısı.

Doktor dedik, reçete dedik, peçete dedik, (pardon, peçete de nereden çıktı yahu?) derece dedik de, Allah herkesin derecesini artırsın. Ama ateşini yükseltmesin ve de düşürmesin! Allah muhafaza!

*

Gene şu baş belası enflasyon meselesi. Hiçbir zaman inanmadığım, güvenmediğim TÜİK var ya, yine enflasyonu düşük göstermiş. Ekonomi uzmanlarına bakarsanız, enflasyon 100’ün çok ama çok üzerinde.

Ne yapsın TÜİK başkanı, neticede memur adam, emir kulu, mecburen düşük gösterecek, yoksa kapının ağzına koyarlar adamı. Zaten enflasyon oranları ile oynamayı becerebildiği için yerinde duruyor. Talimatla yönetildiği için o da kendini başkan yerine koyuyor, makamı işgal ediyor.

Huzurlu mu, rahat mı derseniz, gidin kendine sorun!

*

Peki, bu şehrin ateşini kim düşürecek? Siz asıl bu soruya cevap verin!

Bu şehrin ateşini düşürmek için doktor olmaya gerek yok. Ehliyet ve liyakat sahibi, şehri bilen, şehrin rengini, dokusunu ve kokusunu özümsemiş, bütün sorunları ve renkleri bir masa üstünde toplamayı başarabilmiş üstün yetenekli bir belediye başkanı…

Olursa fena mı olur, asla!

Sadece reçete yazan, hastanın ateşini ve tansiyonunu düşüremeyen adama doktor demem ben. Şer yönetemeyen adama da belediye başkanı deme şansım, lüksüm yok!

Piyasanın ateşini kim yükseltiyor, kim düşüremiyor. Gelin bir de bu sorunun cevabını arayalım ve tartışmaya açalım!

*

Bir kere, sıkı denetim yok. Varmış gibi, ceza yazıyormuş gibi, denetleniyormuş gibi yapan zabıta ile piyasanın ateşi düşmez, aksine yükselir. Seçim üzeri zabıta ne yapsın? Seçim var, kime ceza yazsın! Yazsa, esnafın zaten canı burnunda, ‘sana oy verenin…’ diyerek sayıp sayıştıracak.

Zaten talimatlı adamlar, denetim de göstermelik. İş olsun, laf olsun torba dolsun! Ceza yazsan ne olacak, esnafın ceza ödeyecek hali mi kalmış!

*

Piyasanın ateşini basın mensubu düşürebilir mi? İşte en zor müşkül ve cevabı zor alınabilecek soru bu. Basın özgür değilse, basın göbekten bir yerlere, birilerine bağlı ise haddine mi düşmüş piyasa ile uğraşmak, ilgili kurumları eleştirmek! Aboneliği iptal edilir, bayramda seyranda fatura kesemez hali gelince kapıya kilit vurmak zorunda kalacak!

Kral çıplak diyebiliyor mu, fincancı katırlarını ürkütebiliyor mu, Don Kişot’luğa soyunabiliyor mu, ona bakarım ben!

Diyemediğine, sesini çıkartamadığına göre…

*

Peki, sivil toplum kuruluşları (tarikatları ve cemaatleri kastettiğimi sanmayın) ne güne duruyor diyebilirsiniz. Yahu bırakın Allah aşkına. Hepsi de göbekten bağlı bir yerlere, birilerine. Sakın yanlış anlaşılmasın, biz isyan etsinler, eylem yapsınlar, Ankara’ya yürüyüp ‘Akara, Ankara duy sesimizi’ desinler istemiyoruz.

Sanayicilerin, tüccarların yanında olsunlar yeter. Sadece ağababalarının dediğini değil, küçük esnafın da sesini duysunlar, duyarlı olsunlar, çözüm odaklı çalışsınlar, ciğerimizi yesinler!

*

Geldik zurnanın zırt dediği yere. Siyasilere… Milletvekillerine, siyasi partilerin il-ilçe başkanlarına ve belediye meclis üyelerine.

Peşin yazayım da maraza çıkmasın, Maraş’ın derdi, sıkıntısı, sorunları belediye meclis üyelerinin çok da umurunda değil. Kafaya taktıkları yok. Onlar, ‘Şu kadar para verirsem birinci, olmadı ikinci veya üçüncü sırayı alır, sonra da bunun acısını çıkartırım, oğlumu-kızımı, gelinimi-damadımı işe koydurur, çıkarıma bakarım!’ derdinde değilse, ben bu mesleği bırakırım şimdiden.

En çok imarla ilgilenir, iş takipçiliğini de iyi bilirler.

*

Siyasilere, partilerin milletvekillerine, il ve ilçe başkanlarına gelince…

İşte piyasanın ateşini düşüremeyecek mutfaklardaki yangını söndüremeyecek kimseler bunlar. Şehrin sorunları ile ilgileniyormuş gibi yaparlar, seçen, oy veren vatandaşa bile tepeden bakar, telefonlarına bile çıkmazlar, piyasa, ekmeğin fiyatı onları çok ilgilendirmediği için günü birlik siyasetle zaman öldürürler.

Aksine vatandaşın tansiyonunu da yükseltirler, ateşini de.

Lakin mahalli seçimlere şunun şurasında 3 ay bir hafta kaldı. Nereden baksan 100 gün. Zaten çoğununki 3,5 atıyor. Vatandaş tansiyonlarını öyle yükseltecek, ateşlerini cehennem ateşine öyle çevirecek ki, felekleri şaşacak!

O zaman ne doktor kâr edecek, ne reçete, ne de derece.

*

NOT; iş dünyası, sanayicilerin ağa babaları piyasanın ateşini düşürebilir mi? Bu sorunun cevabını bir başka yazıda okuyacaksınız!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol