Ankara’da, mecliste dolaşırken, fısıltı halinde İçişleri Bakanı sayın Süleyman Soylu’nun istifa ettiği koridorlara yansırken, tanımadık bazı yüzler de bunun yaratılmak istenen algıdan ibaret olduğunu, Soylu’nun istifa etmediğini, etmeyeceğini ileri sürerken, biz de arkadaşlarımızla birbirimize bakıyoruz.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın izni, onayı olmadan bırakın istifayı, sinek bile yerinden kımıldamaz.

Sabah kalkıyoruz istifa etti, akşam çay içerken istifa edecek, yatıyoruz Soylu bitti, gitti… Sosyal medya yıkılıyor adeta. Yalan üzerine yalan! Kaldı ki sayın Devlet Bahçeli de sayın Soylu’ya sahip çıkan ikinci açıklamayı yaptı.

İşin garip olan tarafı şu, Süleyman Soylu’nun istifa ettiğini açıklayan bir AK Parti eski milletvekili. Feyzi İşbaşaran. Hangi işi başarıp başarmadığını bilemem de, maşallah istifa haberini@dedikodusunu iyi başarmış!

Yalnız, sayın Erdoğan, sayın Soylu’yu görevden alacak, ancak suların çekilmesini, fırtınanın dinmesini bekliyor!

Yani buzların çözülmesini…

*

Sayın Cumhurbaşkanının kaymakamlar ile yaptığı toplantıda görünmeyince, kulis ve fısıltı gazetesi anında harekete geçmişti.

Zaten biz ne çekersek bu fısıltılardan, asılsız ve mesnetsiz iddialardan, dedikodulardan çekiyoruz. Bu şehrin de iflah olmamasının altında yatan temel neden bu.

O bakımdan insanların yaşamları alt üst oluyor, psikolojileri bozuluyor, aile saadet ve huzurları kaçıyor.

Üstüne üstlük bir de, benim anam senin ananı bilmem nerede görmüş  çirkinlikleri… Peki, senin anan iyi boktu da orada işi neydi?

Haddini aşan hadsizlerle dolu şehir!

*

Büyükşehir ile ilgili aradılar. Birisi (bayan) ATM memuru olarak çalışıyormuş. Sanki bütün ülkede belediyelerde veya başka kurumlarda tükendi, bitti, gıran girdi ATM memurlarına, bir tek Kahramanmaraş Belediyesi kaldı geriye. Kaldı ki adını verdikleri bayan doğum izninde. Karnı burnunda mı gelip çalışsın orta yerde. Sizin de eşiniz, kızınız, gelininiz, bacınız var, ayıp biraz!

Çalışanın adını da veriyorlar, gidip haber yaptırıyorlar.

Samimi isen, telefon aç, uyar, ikaz et, etik kurallar içinde ‘olacak şey değil’ de.

Ama yok, algı yaratmak asıl mesele olan. Sor, soruştur. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olursanız, yanılır, ters köşe olursunuz!

Ben şahsen sayın Hayrettin Güngör’ün (bilgisi dahilinde ise bilemem) bilgisi dahilinde olup da bu tür hoyratlığa, savurganlığa meydan vereceğini, göz yumacağını, bizden ise boş verin diyeceğini sanmıyorum. Onun dürüstlüğüne, dik duruşuna kefilim. Şunu deyin, başarılı değil, hizmet üretmiyor, yapmıyor, tutmuyor… Temsil yeteneği yok deyin, dik duruyor, dik konuşuyor deyin, eyvallah…

Ancak son edindiği 1 milyarlık kredi, hibe, yani finansman desteği, bu şehre hizmet olarak akıtıldığında, şehir uçacak, çehresi, kaderi değişecek. O bakımdan son sür’at destek!

İnsanları olduğu gibi kabul etmek gerek, ne yani, bu yaştan sonra Başkan Güngör siz istediniz diye huy mu değiştirecek. Bu şehir için çırpınıyor, didiniyor! Yetmez mi?

Eleştirin de, belden aşağı çekiştirmeyin, incitmeyin, giden atın başına vurmayın!

*

Gelelim Elbistan Belediyesine… Bu, sayın Mehmet Gürbüz’ün ilk dönemi. Hataları olabilir. Kuldur neticede.

İhalelere fesat karıştırmak, adam kayırmak, rant çarkının ana dişlisini oluşturmak gibi bir çıkarcı davranış içinde olduğunu duymadık. Ha, eleştiriliyor olabilir. Tabi ki eleştirilecek. Bunda sıkıntı yok da, temcit pilavı gibi, asılsız dedikodular, mesnetsiz iddialar ve ihbar fısıltıları ile insanları yıpratmak ne gazeteciliğe, ne de etik kurallara sığar. Varsa yolsuzluğu, usulsüzlüğü, varsa ihaneti kuruma, varsa haram yemesi, getirin Kıbrıs Meydanında darağacına çekelim, ipini de ben çekerim.

Ama gelenin keyfi için de geçmişe kalkıp küfretmem!

*

Gelelim bize. Yani KENT KULİSİ canlı yayınımıza… 5 Temmuz akşamında, pazartesi günü, konuğum Alişar Mahallesi Muhtarı Şaban Göz idi. Ancak babasının rahatsızlığı sebebiyle mazeretine binaen programa katılamadı. (12 Temmuz günü pazartesi akşamı yayına katılacak) Apar topar, vakit de kalmamıştı, yerel medyanın hafızası meslektaşıma, sayın Neşe Yıldızhan’a rica ettim, beni kıramayacağını bildiğim için de; “Buğun konuğum olur musun?” dedim. Tereddütsüz kabul etti…

O da özlemişti zaten.

Sırrımı, haberimi, paramı paylaştığım yegâne meslektaşım. O benim bacım, kızım, can yoldaşım. Arkadaşım, mesleğine saygı duyduğum gazeteci dostum.

Hal böyle olunca, keyifli bir sohbet başlattık.

Bana ilkin Ankara’ya gitmemden yola çıkarak kulis bilgilerini, yarın seçim olsa meclis ve Kahramanmaraş milletvekili aritmetiğinin nasıl olduğunu sordu.

Bende saklı gizli yok. Sayın Ahmet Özdemir için herkesin ne beklediği, ne düşündüğü bilinen gerçek iken, Ekinözü’nün yüz akı siyasetçi, merhum Abdürrahim Karakoç’un oğlu Türk İslam Karakoç’un ilk sıradan listeye gireceğini, halen Büyükşehir Belediye Başkanımız olan sayın Hayrettin Güngör’ün de milletvekili olarak şahsım şehrini temsil edeceğini açık açık ifade ettim, evirip çevirmeden, kıvırmadan, direkt…

Ve bunu söylerken de kimseye ne eyvallahımın, ne de diyet borcumun olmadığını hatırlatarak, ima ederek…

Madem kulis bilgisi istediniz, sayın Mahir Ünal, Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan tarafından Saray’a çekilir. Çünkü ona güveniyor. Çünkü sayın Ünal’a ihtiyacı var.  Ya da ya İzmir, ya da İstanbul’dan aday gösterilir. Şansına artık!

Bir isim daha söyledim…. Yakın tarihte MÜSİAD Başkanlığını görevini bırakan kervan@alpedo yönetim kurulu başkanı, bu şehrin lezzet, yani gastronomi hafızası, şehrin aydınlık yüzü ve tanıtım elçisi sayın Sami Kervancıoğlu’nun da meclise gidebileceğini söyledim. Hani içimden geldi denilen reklam var ya, onun gibi bir şeydi benimkisi…

Çıkın şoktan, uykuda iseniz uyanın, bir elinizi yüzünüzü yıkayın, ayıkın şöyle, kurtulun mahmurluktan ve bu ismi bir tarafa yazın. Kalın harflerle ve tükenmez kalemle!

Tabi sayın Yıldızhan, yazısında da belirttiği gibi, şokta… “Nasıl yani?” der gibi baktı yüzüme. Neden olmasındı. Olursa da başarılı bir temsilci olacaktı. MÜSİAD’ta yaptıklarını biliyorduk, bilmeyen de kalmamıştı bu şehirde, Türkiye hudutları içerisinde. Türkçesi, sürpriz isim karşısında herkes “Sami Kervancıoğlu milletvekili oluyormuş!” demeye başladı. Tabi bizimki bir öngörüydü, bir layık görme arzusu idi. Netice itibariyle karar verici olan Ankara idi, patrondu söz sahibi olan. Biz, içimizden geçeni, milletin aklında olanı yazmıştık, hepsi o… Madem kulis bilgisi dediniz, işte en âlâsı karşınızda. Sonra, bazılarından da çok daha başarılı olacağına adım gibi eminim!

*

Aslında canlı yayın konusu zengindi, bazılarını konuşurken, yayın saatinin bitmesi yüzünden bazılarını ertelemek zorunda kaldık.  Yoksa meslektaşım Yıldızhan ile sohbet etmek, bu şehri değerlendirmek, yorumlamak büyük keyifti, zevkti ve Neşe’li bir programdı.

Devam edeceğimizi umuyorum!

NOT: Gelecek yazım; ‘Beklentiyi yöneten, parsayı toplar!’

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol