Kahramanmaraş’ta tarımsal sulamada yaşanan su sıkıntıları ve kuraklık tehdidi oluşturması bir tarafa, özellikle Kartalkaya Barajı’nda düşen su seviyesi, Adatepe ve Çetintepe barajlarının henüz tamamlanmamış olması, çiftçiler açısından endişe kaynağı olarak değerlendirilirken, kentimizde yaşanan su sorunları ve tarımsal üretimde yaşanan sıkıntıları da dikkate alarak, Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu ve Ziraat Odası Başkanı Mehmet Çetinkaya, beraberinde Pazarcık Ziraat Odası Başkanı Hacı Ali Çiftepala, Türkoğlu Ziraat Odası Başkanı Mustafa Akkaya ve Çağlayancerit Ziraat Odası Başkanı Ömer Çedene ile Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’i ziyarete giderler.
“Size suyu verdik ama biz de sulamada sıkıntı çekiyoruz. Çiftçilerimiz perişan. Bizi de görün! Bizi bizim suyumuzla imtihan etmeyin!” diyerek destek istemişler.
Doğru yapmışlar, isabetli davranmışlar, haklı bir talepte bulunmuşlar. Arkadaşlarımızın cesaretine, ferasetine helal olsun! Ha, giderken bizden iki milletvekili, bir-iki başkan da birlikte gitseler, ortak akıl, ortak hareket noktasında birlikte hareket edip, birlikte adım atsalar olmaz mıydı?
Olmazdı. Olamazdı.
Bizden hiçbir vekil, hiçbir başkan ziraat odası başkanları ile gidip su talebinde bulunmazlardı. Karizmaları çizilirdi. Bu iddia da bana ait!
Her yaz mevsiminde benzer sorunlar yaşanır. Yaz kurak geçer, rahmet ve bereket az düşer toprağa, suyu olanlar da ha araba yıkar, ya bahçe sular, israflı kullanır.
Ene önemlisi, zaten eskiden beri vardı, su şebekesi bayağı eskimişti, kayıp ve kaçak çoktu. Hele hele depremle birlikte su şebekesi daha da zarar gördü, kayıp ve kaçar oranı artınca, su tehdidi kapıya dayanıverdi.
Zaman zaman evlerimizde, işyerlerimizde sular kesiliyor. Barajlardaki su seviyesi kuşkusuz azalmıştır. Kuyu suyuna talim ettiğimize dair haberler geliyor kulağımıza.
O da ne denli sağlıklı, tartışılır.
*
Öteden beri söylenir, yazılır, tartışılır; 3. Dünya Savaşı çıkacaksa, su yüzünden çıkacak!
Arkadaşlarımız kuşkusuz iyi niyetli. Hepsi de tarımla uğraşan insanlar. Çiftçinin mağduriyetini en yakından bilenler. Zaten ekili alanların azalması, tarıma, ekip-biçmeye olan ilginin gitgide düşmesi, gübre, tohum, mazot ve ilaç fiyatlarının artması ile köylü ve çiftçi tarımdan uzaklaşmaya başlayınca, bu haliyle marketlerdeki raflara yansıyor.
Ondan sonra gelsin ithal ürünler.
*
Şehrimizdeki tarım potansiyelinde bir düşüş var. Bu kesin. Özellikle Pazarcık ve Narlı Ovası’ndaki binlerce çiftçiyi doğrudan etkiliyor. Adatepe ve Çetintepe gibi barajların vakit geçirilmeden devreye alınması artık kaçınılmaz hale geldi. Çiftçi zaten emeğinin karşılığını alamaz hale gelmişti, bir de susuzluk geliyorum diyen tehlikenin tuzu biberi olmuştu.
Üretimin sürdürülebilir olması elzem. Aksi halde kıtlık baş gösterecek, hükümet ithale mecbur kalacak, üretimden kaçan çiftçi köyü, tarlayı boş bırakıp, terk edip soluğu şehirde alacak.
Zaten şehir de bitti. Köyden, kırsaldan farkı yok. Kalmadı.
Fabrikalar bir bir kapanıyor, iflas edenler, konkordato ilan edenler, el değiştiren fabrikalar, adres değiştiren ve maliyetin düşük olduğu ülkelere kaçan firmalar da göz önüne alınırsa, işsizlik zaten patlama noktasına gelmiş.
*
Çare, bölgesel işbirliği ve dayanışma. ‘Suyu biz verdik, cazibe ile su içiyor, bağınızı-bahçenizi-tarlanızı suluyorsunuz. Sıkıntı çeken biziz. O sudan biraz da bize verin!’ der gibi neredeyse yalvar yakar kaldık Fatma Şahin önünde.
Tabi ki bölgesel işbirliği önemli. Tarım için, üretim için elzem.
Bir damla su kıymetli.
Sayın Fatma Şahin: “Kahramanmaraşlı çiftçiler de bizim üreticimizdir!” demiş. Tam siyasetçi. Sorunlar ortak, sorunlar bölgesel.
Ne desin; yok dese olmayacak, üzerimize düşeni yaparız demiş. Suyu adil ve verimli kullanacağız demiş. Bu meselede bölgesel dayanışmaya varım, sorunu çözebiliriz demiş.
Biberimize el koydular, sahip çıktılar.
Fıstık ezmemizi coğrafi işaretimize rağmen sahiplenmeye çalışıyorlar.
Sıra dondurmamıza gelmiş olmalı ki, bizi merdiven altı üretimle tehdit ve küçük düşüren komşu, üstelik de ‘Maraş usulü’nü kullanarak itibar suikastını sürdürmüş. Neyse…
*
Şimdi gelelim heybedeki turpun büyüğüne. Hanımefendi tam siyasetçi. Yok dememiş. “Bana ne düşüyorsa, her zaman varım!” tadında yumuşak geçiş yapmış.
Sulama suyu ve çoğu zaman da içme suyu Kartalkaya ile yakın tarihte verilen Düzbağ içme suyu…
Peki, bir zamanlar bizim olan, bizden giden o sulardan bir damlasını verir mi? Pek ihtimal vermiyorum.
Biz zamanında sarı öküzü vermiştik. Sonra atı alan Üsküdar’ı geçmiş. Şayet çok büyük iddia olacak belki ama olsun, şayet sayın Fatma Şahin o sudan bir damlasını versin bize, hanımefendiyi hemşehrileri topa tutar, kapının önüne koyarlar.
Dedim ya, zamanında sarı öküzü vermeyecektiniz!