Yakın tarihte, ülke genelinde başlayan beyin göçünü kenara koydum, şahsım şehrinde sanayi-ticaret can çekişiyor. Şimdi de bir dönemlerin ticaret merkezi, ürettiği ipliğin yüzde 90’ını ihraç eden, şehri bir dört taraftan kuşatan tekstil fabrikalarıyla bir tekstil devi haline gelen şahsım şehrinde şimdi emek-üretim gücü dışarıya kapak atıyor.
Hangi sanayici ile sohbet etsek, hangi sanayi kesimine ait sivil toplum kuruluş kanaat önderleriyle konuşsak, ki yazılanlar, söylenenler bunun en açık delili, işler bıçak gibi kesildi.
Fabrikalar bir bir kapanıyor. İşçiler çıkarılıyor. Öyle ki düne kadar bırakın merkezi, çalıştırmak için ilçelerden işçi getirtilirken, şimdi haber gönderiliyor, ‘gelmeyin, işten çıkartıldınız!’ deniliyor.
Mecburen, mecburiyetten.
Sektörün finansman sorunu var. Maliyeti artıran rekabet sorunu var, hammadde temininde sıkıntı var, haliyle şehrin damarı kesildi, vücuda kan gitmez oldu! Borçlar var vadesinde ödenemeyen, alacak tahsilinde gecikme ve sıkıntı yaşanıyor, çekler geri dönüyor, dert bir değil binlerce…
*
Dikiş diken yaşlı teyzeye sormuşlar, ‘Niye az konuşuyorsun!’
Cevap vermiş; ‘Evlat, cümleyi kurmak, yırtık gömleği dikmeye benzer. Düğümü içten atarsan tene, dıştan atarsın göze batar!’
Biz, bizler aklımızla değil, gözümüzle hareket ettiğimiz için, ortak ortağa, kardeş kardeşe geçinemediğimiz için, aile şirketlerinin bile uzun ömürlü olmadığını bile bile biz galiba çok konuştuk, büyüdük diye naralar attık, şu kadar işçi çalıştırıyor, şu kadar ihracat yapıyoruz diye bas bas bağırdık. Gazetelere, televizyonlara çıktık. Ürettiğimizi, sattığımızı, ihraç ettiğimizi, yeni yeni yatırımları devreye soktuğumuzu yedi düvele duyurduk, ilan ettik!
Bunu yaparken nazara mı geldik, göze mi battık bilmiyorum, şimdi şahsım şehrinde tekstil can çekişiyor. Bu da bizi üzüyor. Ekonomide daralma olunca, esnaf da bundan payını alıyor, aileler geç im sıkıntısına düşüyor haliyle.
Allah korkusun, bir sosyal patlama beklentisi içinde olanların sayısı az değil.
Şehrin can damarı, ruhu, her şeyi tekstil. Makinalar sustu, işçiler kapı önüne konuldu, çalışmak isteyenler de küçülmek zorunda kaldı.
Şimdi şehirde çalışan ve yürüyen tek sektör, çimento ve hazır beton sektörü. Yani piyasanın lokomotifi inşaat.
*
Lokomotif durunca, yakıtı bitince, yolu tıkanınca arkasındaki vagonların hareket etmesi, içindeki yolcuların hedefine ulaşması mümkün görünmez iken, şehirde şu sıralar hareket eden, piyasayı canlı tutan tek sektör inşaat. TOKİ, EPP ve Emlak Konut, muhtemelen bu yıl sonuna kadar bitti-bitecek gözüyle bakılan konutları hak sahiplerine teslim ettiklerinde, şehir eskisi ticari ve sosyal yaşantısına geri döner mi kuşkuluyum.
İşletmesinin kapısına kilit vurmayı bırakın, iflas edenlerden, konkordato ilan edenlerden, el ve adres değiştiren fabrikalardan söz ediliyor, isimler-işletmeler konuşuluyor açık açık.
Yenilenmiş, yeni bir çehreye, yüze bürünmüş olsa da, Maraş, eski Maraş olmayacak, bu kesin!
*
Maraş’ta yaşama, ayakta kalma umudunu göremeyen, bunu besleyen ve tetikleyen ekonomik yaptırımlar sebebiyle ucuz işçilik, ucuz hammadde sebebiyle soluğu, daha önce gidenler gibi Mısır’da, Hindistan’da alan işletmeler az değil.
Haberleri de okudunuz, uzağa gitmeye gerek yok, en son Şirikçioğlu Mensucat yönetim kurulu başkanı Atıf Şirikçi de soluğu Mısır’da alanlar kervanına katıldı. Giden gidene, kaçan kaçana!
Gidene de, ‘kal, gitme!’ deme şansınız yok. Sanayici, güvenli liman ister. Şu sıralar dünyadaki en güvenli liman, tabi üretenler için yazıyorum, Mısır, Hindistan, Çin ve Pakistan.
Maraş’ta sanayi ölürse, yaşamak için serum takılırsa şehir bundan etkilenir, hiç istemeyiz ama arakasından toplumsal patlama gelir.
Çözüm; Devletin sanayicileri, üreten ve istihdam sağlayanları yerinde tutma adına rasyonel kararlar alması.
Allah devlete ve millete zeval vermesin!