Daha herkesin acısı taze iken, daha enkaz altında cesetler kaldırılmamışken, ağır hasarlı binalar bile yıkılmamışken, şehir toz duman iken, sorumlu olduğunu söyleyen sorumsuzlar, özellikle eline cep telefonunu, omuzuna kamerayı koyanlar, toplumu yanlış bilgilendirme ve algı yaratma yarışına girmişken, yukarıda dillendirilen dedikodu, aşağı mahallede karşılık buldu.
Neymiş efendim!
Deprem riski sebebiyle sanayiciler işlerini komşu ilimiz Gaziantep’e taşıyacaklarmış!
Sebep!
Depremden en az etkilenen il Gaziantep imiş. Maraş yerle yeksan olurken, Antep’de sadece 10-15 ev hasar görmüş veya yıkılmış. Can kaybı da bizim kadar değilmiş. Komşuda sanayiciler ciddi yara almamış, işletmeleri hasar görmemiş.
Sonra… Can kaybının en çok yaşandığı, en ciddi yıkımın zuhur ettiği şahsım şehrinde, şehri terk eden insanların sayısı oldukça fazla olunca, fabrikalar çalıştıracak işçi de bulamamışlar.
Bakın bu doğru olabilir.
Herkes canını kurtarmak için güvenli limanlara sığındı. Şehri terk edenlerin sayısı neredeyse nüfusun üçte biri. Geri dönenlerin sayısı ne kadar bilinmez ama bir daha dönmemek üzere şehri terk edenlerin sayısı da az değil. Bu, çalışan nüfusu etkiler mi, etkiledi bile.
*
Sosyal medyada bu iğrenç, bu altı astarı olmayan ve tutarsız paylaşım, bir sanayi kenti olan Kahramanmaraş’a yakışmadı.
Bu yaygaradan kim ne umdu, neyi amaçladı bilinmiyor! Şayet varsa böyle bir niyet, taşınma hevesi, kentte öne çıkmış sanayici dernekleri var. Ticaret ve sanayi odası var önce. Başkanı Mustafa Buluntu çıkar, ‘Mesele bundan ibaret, durum böyleyken böyle!’ der, yalan beyanda bulunanlara, algı operasyonu ile üreten ve istihdam sağlayan işletmeleri huzursuz edenlere de lahmacun yemek düşer!
Sonra, üretime ve istihdama dayalı başka derneklerimiz mevcut. KASİAD var, MÜSİAD var, TÜMKİAD var, sonra bu şehirde söz sahibi ağır abiler var. Kimseden böyle bir düşünce, talep, niyet ve heves, açıklama okumadık, duymadık. Durduk yerde niye böyle dedikodular üretiliyor, anlamakta zorluk çekiyoruz.
*
Kimse de taşınma konusunda bir açıklama bile yapmazken, sırf algı oluşturmak açısından, belki de bilerek, belki de üreten, istihdam ve katma değer sağlayan işletmeleri caydırmak için gereksiz ve gerekçesiz paylaşım, insanların kanına girme için bire bir uydurulmuş yalan.
Sanayici ve aynı zamanda da temsilcisi olan beyefendi bir başkan ile meseleyi konuştum, saçma buldu, deli saçması dedi hatta; “Nereden ve nerelerinden uyduruyorlar bu yalanları. Kimsenin, hiçbir arkadaşımızın bir yere gittiği yok. Evet, deprem odu, işletmelerimiz zarar gördü, bazı işletmelerimizde yangınlar bile yaşandı, çalışanlarımızın sayısında azalma oldu, işletme kapasitemiz belki yarı yarıya düştü ama kaldığımız yerden devam ediyoruz, etmek zorundayız!”
*
Çalışanlar açısından sorun var, bu hakikat. Fabrikalar çalıştıracak işçi bulamıyorlar. Ailevi nedenler ve can güvenliklerini garantiye almak düşüncesiyle, güvenli limanlara sığınanlar, gidenler, hayatını kaybedenler yüzünden. Bu meselede herkes haklı. Kimseyi kınamak gibi niyetimiz yok!
Netice itibariyle konuştuğumuz başkan bey haklı. Milleti galeyana getirip, yalan yanlış üstelik mesnetsiz ve gerekçesiz iddialar, dedikodular ile üretim yapan insanların heyecanını, aşkını, hevesini kırmaya kimsenin hakkı yok!
Kimsenin bir yere gittiği de…