Şunun şurasında 5 ay sonra, önce hafiften rüzgârlar esecek, sonra fırtınalara kopacak. Tabi bu fırtına bazı yerleri olduğu kadar insanları da yıkıp geçecek.
Tabi kara kışta olacağız Ocak ayında. Hava kapalı, belki de karlı olacak. Üşüyenler, donanlar olacak! Donu sevmeyenler donsuz gezecekler belki de. Belki bir yerlere giden yollar kapanacak, belki de o yollara gitmeye niyetlenenlerin yolları daha önceden birileri tarafından kapanmış olacak.
Yenilikten, vizyondan bahsedenler çıkacak, yani yeni yüzler, yeni adaylar. Daha kendini, üyeleri tanımadan oda hakkında ahkamlar kesecekler, önceki (mevcudu) karalayarak hiçbir şey yapmadığını, yapamayacağını, odayı bir adım ileriye götürmediğini, üyelerle diyalog kuramadığını anlatacaklar.
Bazılarına baktım, yeniyim diyenlere yani, toplumda karşılığı olmayan, sevimsiz, kirli ve alengirli işlere bulaşmış, kendi evinin odasından bihaber iken, onlarca, yüzlerce ve hatta binlerce üyesi olan oda için yola çıktığını söyleyecek.
İnanan olursa, yiyecek! Yiyemeyen de buzdolabına kaldıracak!
*
Bazı odalar var ki, üye sayısı her geçen gün düşmüş, azalmış. Hele hele depremden sonra kimileri esnaflığı bırakmış, kimileri şehri terk etmiş, kimileri de mental yorgunluktan olsa gerek kendini inzivaya çekmiş, emekliğe yönlendirmiş, fakat gidip de odadan üyeliğini düşürmemiş.
Zaten üye aidatı ödeyen de yok. Oda başkanları da mecburen eski odaya üyelerin varsa birikmiş üyelik borçları, onları kaldırıyor, siliyor, ya da cebinden ödüyordur.
Bir oy uğruna! Ya Rab, sen nelere kadirsin!
*
Öyleleri var ki, senelerdir kendi odasının başkanı. Kök salmış, güven kazanmış, itibar edinmiş, üyelerinin haklarını korumuş, fedakârlık etmiş, hele hele depremde halkın ve üyelerinden yardıma muhtaç olanların yanında olmuşlar.
Sevilip sayılmışlar, ki bunlar hatır gönül de bildikleri için, karşılarına bırak bir başka adayı, feriştahı gelse kazanma şansları zor, yok gibi.
Bazıları var ki, kedi olmadan sıçan tutmaya yelteniyor.
Öyleleri var ki, düne kadar abi, abi diye yanlarından ayrılmadıklarına bugün sırtını dönüyor, arkasından ulu orta konuşuyor. Nankörlük zirvede bu meselede.
*
İsim mi? Şimdilik isim cisim saydırmayın bana! Tabi o günler de gelecek.
Fakat bu dönem ne olduysa, ne düşünüldüyse, bazıları yola erken çıktı. Er kalkan yol alır örneğinden hareketle, daha şimdiden üye tavlamaya, avlamaya çıktılar. Kendilerini avcı, üyeyi de av yerine soyarak, sayarak.
Ancak unutmadıkları bir şey var, bu millet av için yola çıkanların da avlanacağını onlara gösterecektir. Ava giden avlanır misali.
Kendini çok akıllı, çok zeki, çok yetenekli, çok kalburüstü görenler, sayanlar, kendilerini bulunmaz Bursa kumaşı yerine koyanlar, göreceksiniz seçimde hüsran yaşayacaklar.
*
Dedim ya, daha 5 ay var. Er kalkan yol alır diyenler yola çıktı bile. Yol kat etmeye bakıyorlar. Aslında asıl hareketlilik sonbaharda başlar. Şimdi ısınma turunda adaylar.
Kimse basınsız çalışamaz, yapamaz. Bunu çok iyi bilirler. Bilmeyenler de ustalarından öğrenir. Basın mensupları ile bir araya gelirler, kahvaltı, yemek her neyse. Kendilerini anlatırlar, neden aday olduklarını, ne yapacaklarını söylerler. Biraz da kıyısından köşesinden mevcudu hırpalarlar.
Hırpaniler.
Gazeteciye haber lazım, gider haberini yapar. Yorumunu da arkadan postalar. ‘Güzide basın mensupları…’ derler, ‘Basın camiasının kıymetli emekçileri’ derler, fakat basına desteğe gelince, arkadaşların cebinde akrep var, bir kahvaltı, bir yemek, bir çay, bir kuru pasta, bir kuru teşekkür ile tavlayacaklarını zannederler. Düne kadar selam vermedikleri, hal hatırını sormadıkları gazeteci arkadaşlarımızla bir anda sıkı fıkı, can ciğer, kuzu sarması olurlar.
*
‘Adayım’ diyen bazılarına bakıyorum, çapsızın önde gideni. Alengirli işleri, yalan alavere-dalavere dibine kadar. Düne kadar ekmeğini yediklerine, tecrübesinden yararlandıklarına sırtını dönenlerle, arkadan hançerleyenlerle, belden aşağı vururcasına itibar suikastına meyledenlere, karekökü sıfır, özgül ağırlıktan yoksunlara (üyelerinin her zamana yanında olan, alavere dalavere ile işi olmayan, toplumda itibarı yüksek, fırlamalıkla alakası olmayan, üyelerini ve şehrini temsil noktasında başarı puanı yüksek olan oda başkanlarını tenzih ediyorum) şunu diyorum; ‘Gedin lan işinize!’
Neymiş, adaymış. Uyanıklar ya, seçimi kazanacaklar ya!