*
Bu ayetler Cebrail (a.s) tarafından efendimize vahyedilmiştir. Zaten Necm suresi 3. ve 4. ayetlerde belirtildiği gibi o kendi heva ve hevesine göre de konuşmaz. Onun söyledikleri kendisine vahyolunandır. Çuvalda dökülen unlar iz yaptığı için yakalanacağını düşünen Tu'me, ani bir algı operasyonu ile, un çuvalındaki zırhı Yahudi komşusu olan Zeyd b. semin'in evine taşır ve ona emanet ederek, birkaç gün içinde alacağını söyler. Yahudi uyanık bir şahsiyettir ve hemen birkaç ırkdaşını yanına çağırıp, onlardan kendisine şahit olmalarını ister.
Sonra, olay ortaya çıktığında, yapılan incelemede zırh Yahudi'nin evinde bulunurken, Yahudi günah keçisi yapılır. Müslümanlar ise, Müslüman olan Tu'meyi korumak telaşına düşerler. Kimisi peşin fikirle, "bir, Yahudi dururken, bir Müslüman nasıl hırsız olabilir ki" derken; kimi akraba ve eşi dostu ise, Tu'menin hırsız olduğunu bilirken dahi savunmaktadır. Öyle ki, nerede ise muhakemeyi yapan Peygamber efendimiz (as) bile hırsız Müslümanın yalancı Müslüman şahitlerine inanıp karar vermek üzeredir ki, o emsalsiz Kur’an adaletini, mucizesini ifade eden Nisa Suresi 105 ile 115'e kadar olan ayetler nazil olur; Peygamberimiz yanlış bir karar vermekten kurtulur.
Maalesef, insanlık âleminde hırsızlık olayları, tıpkı Kabil'in Habil'i öldürmesi ve cinayeti var kılması gibi, kıyamete kadar sürecek.
Bu vesile ile şu misal de çok ilginçtir. Cumhuriyetin ilk yıllarında 1925’li yıllarda Latin harflerinin daha çabuk ve kolay öğrenilmesi için yapılan kalem defter seferberliğinde tüm kamu binaları kalem ve defter ile doludur. Kaynağı ve kimin yazdığı meçhul güzel bir şiir, o günlerin hırsızlığına da dokunacaktır. Medine'de Müslüman Tu'me'den 1400 yıl sonrası, Ankara'da odacı Mehmet’e ithaf edilen o hikâye hadise 14 asır geçse de aynıdır. Müslüman ile hakiki Mümin'in hikâyesi.
Bizde erbab-ı hüner besteyi ezber çalıyor.
Düşünüp kârını, kanunu beraber çalıyor.
Odaya her girdiğinde odacı Mehmet
Harf-i Cedid aşkına (yeni harfler aşkına)
Üç beş defter, beş on kalem çalıyor!
Çalıyor a birader, herkes bir şeyler çalıyor.
İşte bu konuları ihtiva eden konusu itibariyle mucize Nisa Suresi 105-115 ayetleri ile anlattıklarımızı perçinleyelim.
105 - Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hüküm veresin diye sana Kitab'ı hak ile indirdik, hainlerin savunucusu olma
Ve Allah' tan bağışlanma dile. Çünkü Allah, Gafur’dur, Rahim’dir. (bağışlaması sonsuz, rahmeti sonsuzdur)
Kendi canlarına hainlik edenleri savunma. Çünkü ALLAH, hain günahkârları asla sevmez.
Günahı, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizleyemezler. Oysa geceleyin Kendisinin razı olmadığı sözü düzüp kurarlarken O, onlarla beraberdi. ALLAH, onların yaptıkları her şeyi kuşatmıştır. Ve onları bilmektedir.
Haydi siz dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak? Ya da onlara kim vekil olacak?
Kim bir kötülük yapar ya da nefsine zulüm eder (günah işler de) sonra Allah'tan bağışlanmayı affedilmeyi diler ise Allah'ı Gafur ve Rahim olarak bulacaktır.
Kim bir günah işlerse onu ancak kendi aleyhine işlemiş olur. Allah âlimdir, hakimdir. Her şeyi bilen ve hikmet sahibi olandır.
-Kim bir hata ya da günah işler de sonradan onu bir masumun üstüne atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira etmiş ve apaçık günah işlemiş ve yüklenmiş olur.
Sevgili okurlarım, Allah’a emanet olun!