Çok ama çok seneler önce, cılız sokak lambaları altında oynadığımıza bakmayın. Mecburduk, çünkü oyun alanları, sosyal alanlar yoktu ve teknoloji bakımından yokları oynarken, yegâne eğlencemiz küsküç’tü, çellik deynekti, çakkimili (gömlek-ceket ve pantolon düğmeleri) gülle idi, körebe idi, devirme çevirmekti, taşlı-sopalı mahalle-sokak kavgaları idi, uzuneşekti. Sağ soldan anlamaz, aşk meşk nedir bilmezdik. Kendi dar çerçevemizde, bize ayrılan alanda oynar, vakit geçirirdik.
Sokaklarımız kilit parkeden uzaktı, asfaltı sadece çarşıya indiğimizde ana caddelerde görürdük. Moda takibi nedir anlamaz, bulduğumuzu giyer, zorlu geçen kış mevsiminde 5 veya 2 metre kalınlığındaki karda tünel açarak giderdik okula, eve, her neyse…
Yoğurdumuzun üzerinde peçete, peçete üzerine yağ yakılmazdı. İçtiğimiz, yediğimiz her şey organikti. GDO’lu ürün nedir bilmezdik. Ayrandan başka meşrubatla tanışmadık. Sigara içmesem de, babama aldığım Gelincik sigarasını unutamam.
Daha ilkokula bile gitmeden uzun entari biçiminde elbise giyerdik. Öyle gömlek, tişört, pantolon var mıydı, görmezdik, bilmezdik.
Lastik ayakkabı bulursak şükreder, bizden önde olan kardeşlerimizin kitaplarını, çantalarını kullanır, çarşıda-pazarda öğretmenimizi gördüğümüz zaman İstiklal Marşı okunuyor da dinliyor gibi saygı duruşunu gösterirdik.
Bir bulduğumuzu ertesi günü bulamaz, kahvaltıda bir zeytini ikiye bölerek yerdik!
Komşunun tavuğuna kışt demez, mahallemizin kızına kızımız, kardeşimiz gibi bakar, sahiplenirdik. Onlara yan bakanın canına okur, öğretmenimize çemkirmek ne kelime, derse kendimizi vermemiz, başarılı olmamız için kulağımızı çektiğinde, cetvel ile elimize vurduğunuzda gelip anamıza-babamıza şikâyet etmeye korkar, partiye gidip şikâyet etmek ne kelime, korkumuzdan gıkımızı çıkartmazdık.
Ama mutluyduk, huzurluyduk!
*
Şimdi körebe oynayan kalmadı.
Oynayanlar ayak oyunlarını tercih ediyor. Evet, oynayanlar olursa, heveslenen çıkarsa otel odalarında, kripto masalarında değil, alenen, saklamamaya, saklamaya gerdek duymadan, hem de gözümüzün önünde bırak körebe oynamayı siyaseten de kırk takla atmayı hüner sayınca, eski oyunları özler hale geldik.
Çok ama çok seneler önce biz çocuklar oynardık körebeyi. Başka oyun bilmezdik zira.
Şimdi büyükler, özelikle siyasiler oynuyor.
Bilumum başkanlar oynuyor.
Kendini dev aynasında gören, tetikçi, klavye cellatları, sosyal medya soytarıları-maymunları oynuyor.
Hele hele, depremden sonra esnaf çok da masum değil. Ne karanlığa aydınlıkta, gün ışığında oynuyor oyununu, ona aldığını yüze satıyor, ne merhamet, ne vicdan, ne esnaf ahlakı, ara ki bulasın, vatandaşı enayi, kazıklayacak kaz yerine koyuyor.
*
Ne körebesi birader!
Orman yangınları güpegündüz yanıyor cayır cayır. Ne mangalcıları, ne piknikçileri, ne sigara izmaritleri. Kendilerine bağ-bahçe, tarla açmak niyetinde olan şerefsizler bile bile yakıyorlar, ki bir müddet sonra çökecekler üzerine. 2B’yi de bahane edecekler, nasıl olsa orman vasfını yitirdi deyip, allem edip kallem edip kendilerine yurt, villa dikecekler.
Gözlerini bir avuç toprak doyursun dediklerimiz yapıyor bunu. Hatırlı ya, zengin ya, ne yapsa yeri ya, nereye çökse yanına kâr kalıyor ya, hazine arazisiymiş, devletin tapulu malıymış, adama vız geliyor, tırıs gidiyor.
Ciğerlerimize çöktüler, bizi oksijensiz, Ahırdağı’nı Kel Ali’nin bağına çevirdiler.
Vicdansızlar!
*
Geçenlerde yazmıştım, sembolik başkanları. Tekrarı kabak tadı verse de, uyarmak görevim. Kıymetli başkanlar, lütfen biraz kıpırdayın, gerekiyorsa, ki gerektiğini düşünüyorum, elinize kırbaçları alın, çalışmayanları, koltuğu doldurmayanları barındırmayın, bize-size külfet olmasınlar, yük olmasınlar!
Sizler de öyle! Bir insanın, bir kurumun yaşayıp yaşamadığını, var olup olmadığını, hizmet edip etmediğini atan nabzından değil, dürüst, ilkeli ve onurlu duruşundan anlarız.
Bize böyle gelin! Ve karanlıkta körebe oynamayı bırakıp, aklımızla dalga geçmeyin!
NOT: Dün Antalya’da oynanan 2. Lige yükselme maçında, rakibi Ayvalıkgücü’nü 3-1 yenerek Maraş halkını sevince boğan, Antalya’da tarih yazan ve şampiyon olan takımımızı, yani İstiklalspor’u kutluyorum. Başkanından malzemecisine, teknik adamından futbolcusuna, taraftarından şehir halkına kadar herkesin emeği olan şampiyonluk hayırlı olsun!