Biz millet olarak - kaçak köçek işleri severiz. Meylimiz var bu meseleye dair. Hevesimiz var. Niyetimiz, düşüncemiz var. Bir yere ev, baraka, bağ evi yapılacaksa, hazine arazisi falan dinlemez, imarı ve ruhsatı taktığımız zaten yok, hem de gece vakti, nasıl olsa arkamızda dağ gibi partimiz var, herkes derin uykusunda iken kondururuz bir yerlere.
Nasıl olsa parti de bizim partiden, başkan da bizden. Sesini çıkartmaz, (sıkıysa çıkartasın!) avantadan, bağ- bahçe, ev sahibi olursunuz.
Gece vakti olur bu işler çoğu zaman. Sabahleyin bir uyanmışsın, aaaa, o de ne, karşı tarafa ev kondurulmuş. ‘Ulan Allah cezanı vermesin, ne ara diktin o evi oraya!’
Ne ara o güzelim ağaçları kestin de kendine ev, bağ, bahçe edindin. O tepeye o villayı nasıl kondurdun, cesaretine hayranım doğrusu!
Helal olsun valla, becerikli adammışsın.
*
Tatavayı bırakıp meseleye gelecek olursak…
Depremden en çok etkilenen illerden biri olan Malatya’da 40 bin kaçak bina yapılmış.
İmar komisyonunda olanlar, şehir plancıları bunun yeni facialara yol açacağını söylemişler. Yahu geçeceksin bu işleri, yemişim senin plancılığını, yemişim senin facianı…
İşini bilene helal olsun! Bize böyle öğretmedi mi büyüklerimiz! Yol göstermediler mi, yol açmadılar mı, ‘Aha size fırsat sevgili halkım, çaktırmadan, kimsenin ruhu duymadan, biz de görmeyiz, duymayız, al alabildiğin kadar, çevir çevirebildiğin kadar, hazine arazisiymiş, ormana aitmiş geçeceksin. Ben görmedim, duymadım, haberim yok. O iş sende!!’ diyen yerel yöneticilerin çok olduğu şahsım ülkemde (Maraş’ta var mı bilmiyorum, kimseye de iftira atmaya niyetim yok!!) kaçak yapılaşma, talan, vurgun, haksız kazanç, haksız mülkiyet gırla giderken, sende otur kara kara düşün, ‘benim niye oturacak bir göz evim yok!’ diye düşün dur.
İşini bilmez isen ben ne yapayım!
*
Zaman zaman, basın toplantılarında, özellikle belediye başkalarının misafiri olduğumuz ortamlarda, özellikle de depremden sonraki buluşmalarda bu sorular başkanlara sorulur!
‘Maraş’ta, bölgenizde kaçak yapılaşma var mı?’
Önce bir hık, mık… Sonra lütfen iki kelimelik cevap, ‘Mücadele ediyoruz!’
Yahu bırakın Malatya’yı da özümüze denelim, kendimize bakalım; Ahırdağı talan edildi, ‘Kel Ali’nin bağına’ döndü, senelerdir, nasıl mücadele ise gelen yedi, giden yedi misali, ormanlarda ağaç kalmadı kesilmedik!
Hazine arazileri ona buna peşkeş çekildi. İmar yok, ruhsat yok, beleş araziye çökme dersen, sınır yok!
O zengin diye, bu hatırlı kişi diye, bu bizim partinin adamı diye, o bizim tanıdık olur, görmezden gelin diye herkes birbirine göz yumdu, görmediler, duymadılar, alanların-yapanların yanına kâr kaldı her şey.
*
Benim partilerle, o partilerin belediye başkanları ile işim yok! O seçilmişler, atanmışlar her kimlerse, ister X partisi, ister Z, isterse Y partisi olsun, usulsüzlük, yolsuzluk yapanlar karşısında dilsiz şeytan ise, bunun bir vebal olduğunu, öte tarafta nasıl hesap vereceklerini bir düşünsünler derim!
Buna en çok da parti mensupları meylediyorlarsa, teşkilatlarına güvenip, cesaretlerini ortaya koyarak haksız, usulsüz yolsuzluk yapıyorlarsa, partilerinden güç alıp, fotoğraf çektirdiklerinden edindikleri güçle kendilerine villa, bağ-bahçe, tarla-arazi ediniyorlarsa, Allaha yedirmesin, oturtmasın!
Ne kadarsa o kadar!
NOT: Pazartesi çıkacak yazılar;
- AK Parti İl Başkanı M. Burak Gül rahat mı, partiye hakim mi?
- Büyükşehir Belediyesine bir ikinci Melike Özdemir gerekiyor!