Kime, neye göre bilirkişi ve raporu.
Eskiden, Kale dibindeki Postane bitişiğinde arzuhalciler vardı. Arzuhalden çok, asker mektubu yazarlardı parayla. Parayı fazla verirsen, adam döktürdükçe döktürür, muhatabını kendin tanımakta zorluk çekecek hal alırdın!
Bastır parayı, bul karayı hesabı, paraya kıyıp iki kuruş fazla verirsen, bırak asker mektubunu, adam romanını yazardı.
*
Bilirkişi raporlarına ve muhatabı olan sitelere, apartmanlara, firma veya müteahhitler meselesine girmeyeceğim.
Yok kolon kestin, yok kirişin yerini değiştirdin, yok bilmem ne. Yıkıma, onlarca canın gitmesine sebep olduysa hele, o apartmandaki-sitedeki marka ve firmalar Üngüt’e çağrılıyor. Mahkeme oluyor, yargılanıyor, her neyse. Biz adalete inanıyor, güveniyoruz.
Varsa suçu, çekecek. Adaletten kaçış yok!
Dürüstlük, güvenirlilik şart! Yargı kararını etkileyecek bilirkişi raporları istenir. Üniversitelerden, bilirkişilerden, akademisyenlerden vs. Bu raporlar, bazen adamına, firmasına göre hazırlanır. Kararın hangi yönden çıkması isteniyorsa…
*
Hani delikanlı işe girecek, patron soruyor, ‘iki kere iki kaç eder!’ işe girecek delikanlı uyanık, saf değil, cevap veriyor, ‘siz kaç olmasını istiyorsunuz efendim!’
O hesap!
Sana şu kadar para, bana rapor hazırla.
İşi alıyorsun, meseleyi çakıyorsun! Ama kim haklı, kim haksız, kim mağdur duruma düşüyor, kim suçlanıyor, kim aklanıyor, bilirkişinin veya kişilerin umurunda mı, onu hazırlayanların vicdanına sormak gerekiyor.
Varsa, kaldıysa tabi.