6 Şubat’ta yaşadığımız depremle birlikte hepimiz canlarımızı, birikimlerimizi, hatıralarımızı enkazın altında bıraktık. Enkazla birlikte toplumsal duyarlılığımızı, hassasiyetimizi, duyarlılığımızı da o araçlar alıp bilemediğimiz çok uzaklara götürüp döktüler.

Milli ve manevi değerlerimizle birlikte insanlığımız bile enkaz altında kaldı.

Acılarımız taze.

*

Sevgili İlker Apaydın,

Senle bir hukukumuz, bağımız yok. Mesafe var aramızda. Meslek olarak da.

Bu mesleğe 53 senesini vermiş birisi olarak, bir meselede seni aydınlatmak, dostça, abice uyarmak istedim ve bunu kendime görev addettim. Yalnız bunun bir iyi niyet temennisini olduğunu da baştan belirteyim.

Depremin ardından, herkes bir bardak suda fırtına koparırken, sen ve kanalın Trabzon Bulvarı üzerinde, depremzedelere su dağıtmadığı iddiası ile omuzuna kamerayı koyan bir genç ile MADO’yu linçe kalkıştınız!

KERVAN gibi, AKDO gibi MADO da bizim şehrimizin markası, firması. Değeri.

Biz bu değerleri koruyacağımız yerde, itibarsızlaştırma çabasındayız!

*

 Sevgili İlker,

Şehirler markaları ile vardır. Şehirleri tanıtan, uyakta tutan markalarıdır. Tüm Türkiye, tüm dünya MADO’yu bilir, tanır. KERVAN ve AKDO bu reklam, tanıtım ve tanınırlık kervanına şunun şurasında katılalı birkaç sene oldu.

Her 3 firma ile de gurur duyuyoruz.

Kendi özgür iradenle mi, yoksa başkalarının talimatı ile emin olduğunu bilemedim, sürekli MADO’ya vuruyorsun sosyal medya üzerinden.

Son olarak Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen haftanın son gününde şehrimizi ziyaretinde, MADO’nun depremde dağıtmadığı suyu o gün dağıttığını belirterek, kamuoyu önüne yem olarak attın bir kere daha.

Ki o gün Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan, seçim otobüsü içine sektörde bu şehrin hafızası, ağabeyi Mehmet-Atilla Kanbur kardeşleri davet etmiş, sohbet etmiş, onurlandırmışken, senin yanlış algı yaratmandan anlam çıkartamadı kimse.

Cumhurbaşkanımızın bu markaya, bu firmaya gösterdiği vefayı karşı mahalleye taşımak kimseye bir şey kazandırmaz!

Sonra, depremde yakınını kaybetmeyen, enkaz kaldırma çalışmasına katılmayan, içecek sıcak bir bardak çay bulamayan, acıları yüreğine gömmeyen bilmese de, senin-benim bilmem gerek diye düşünüyorum.

*

Sevgili İlker,

Bizim gazeteci olarak, bu memleketin evladı olarak, bu şehrin değerlerine, firma ve markalarına sahip çıkmamız, yanlarında olmamız gerekirken, senin ve kanalının karşısında olman ‘yel kayadan ne götürür!’ atasözü ile eşanlamlı hale gelir.

Yoksa Gaziantep’i kıskanmaya devam edeceğiz!

Depremde işyerleri ile birlikte yakınlarını kaybetmek yanında, hayalleri, hatıraları yıkılmış, çalışanları enkaz altında kalmış insanların psikolojisini kim ne kadar anlar, yüreğinde hisseder bilemem de, basiret, sağduyu ve itidal herkese lazım olan hasletler.

Bu şehrin yükü ağır, bu şehrin sorunları çok. Bizim bunlara odaklanmamız gerekirken, kasıtlı olarak, olumsuz algı yaratmak adına MADO’yu hedef tahtasına koyduğumuzda, kaybeden sen ben değil, şehir, sektör olacak!

İstiklal Marşı Şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi, ‘Gelenin keyfi için geçmişe, başkalarına sövmek!’ linçe kalkışmak bize yakışmaz. Eleştirilecekse beraber eleştirmeyi onur sayarım. Ama kırmadan, dökmeden, itibarsızlaştırmadan. Şehrimin değerlerini ayaklar altına almadan!

Bu iyi niyet yazımı iyi niyetle okuman dileğiyle!

Sözün özü; Şayet biri kurşuna dizilecekse, ilk kurşunu hiç günahı olmayan sıksın!!!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol