Seçimden sonra özellikle muhalif partilerde bir fısıltı, bir dedikodu furyası başladı. İddialar, belgeli-belgesiz yazışmalar, paylaşımlar, muhatapları  hakkında ileri geri konuşmalar ve yazışmalar gırla giderken, biz şu süreçte İYİ Parti’yi, birinci sıra milletvekili adayı olup da seçilemeyen Ahmet Çabukel’i ve İl Başkanı Süleyman Tekerek’i hedef tahtasına koyduk desek abartı olur, haksızlık olur, ama eleştirdik.

Kimseyi hedef tahtasına koymak, idama götürmek, linçe yeltenmek haddimiz değil. Eleştirsek dahi, cevap hakkına saygı duyar, muhatabın söyleyeceği varsa bir şey, onu da köşemize taşırız. Bundan da yüksünmeyiz!

Gazetecilik etiği bunu gerektirir.

*

Sözüm meclisten dışarı, halk arasında bir söz vardır, yazmalıyım; ‘Eşeğin kuyruğunu keserseniz kimi uzun der, kimi kısa…’

Bir de düşmeyeceksin! Düşenin dostu olmuyor, herkes bir taraftan tekme vurmaya kalkışıyor. Vururlarken de bir taraf yara alıyor. Çözülme, dağılma, çatıda çatlak, aykırılık, ayrılıklar sadece İYİ Parti’de yaşanmıyor kuşkusuz.

Son seçimde iktidar partisi dahi ciddi oy kaybı yaşadı, milletvekili sayısı 6’dan 5’e düştü. İktidara ve İYİ Partiye tepki oyları MHP’ye, Yeniden Refah adayı Muhammed Aydoğar’a ve CHP’nin atom karıncası Ali Öztunç’a gitti. İrfan Karatutlu da milletvekili oldu haliyle.

Seçmen seçimde ayar verdi, partilere ve adaylara mesaj gönderdi, ‘Aklınızı başınıza alın, yoksa aklınızı alırım!’ anlamında tepki gösterdi.

At yarışlarına meraklı olanlar bilir, hipodromda yarışı kaybeden atı ya keserler, ya vururlar, jokey’i de kapının önüne koyarlar. Kazanmak istiyorsan, önce inanacaksın, özgüven sahibi olacaksın ve kaybetmeyeceksin! Ama kaybın da muhasebesini, muhakemesini yapacak, ders alacak, ‘ben, biz nerede hata yaptım!’ diye özeleştiride bulunacaksın!

*

Gelelim sevdiğim insan, milletvekili olmasını istediğim siyasetçi sevgili Ahmet Çabukel’e.

Beni aradı birkaç gün önce. Ankara’da imiş. Temaslarını sürdürüyor, siyasetten kopmuyor, kopmamış da kendi ifadesi ile.

Biraz da bize sitem etmiş, kahırda bulunmuş. Haklı olabilir. Kaybetmek zor. Kaybeden insanın psikolojisinden az çok anlarım. Kolay değil ve çaba sarf eden, emek ve mesai harcayan kuşkusuz üzülür.

Eleştirime verdiği cevabı, cevap hakkına saygı duyarak bazı bölümlerini aktarmak istiyorum. “Yalan haberleri gazetene taşıdığın için teşekkür ederim. (ünlem işareti koyması gerekiyordu-unutmuş olabilir) Bana sorsan cevap verirdim. Partiden ihraç edilip de bize düşman kesilen … yalan söylediğini herkes bilir, ama yine de sen bilirsin.

Beni kötüleme ve karalama kampanyasına destek olmanı isteyenlere yok desen iyi olurdu. İl binasının satılık meselesine gelince. Süleyman abi de bize sordu, satılık mı diye, değil dedik. Satılan bizim yan taraf depo olarak kullanılıyor. Ama bize iftira atanlara inanmayın!

Yeter artık! Ben ne sana, ne başkasına kötülük etmedim. İyilik eden kötülük bulur olgusu gerçek olmasın! (Biraz tehdit, biraz gözdağı var gibime geldi)

Ben kimseden tek kuruş almadan parti binasını satın aldım. Sebebi, başkaları satılık bina yazıyordu sağa sola, yazmasınlar diye.

Deprem oldu, herkes gibi zor durumdayız ama çok şükür satmadık, satmıyoruz. Allah gerek etmesin!

Beni rakip gören görsün, ben şehrime hizmet etmeye, çalışan genç bir kardeşinim. Desteklerini beklerim. Seni seviyoruz Mehmet abi, lütfen bir iddia duyarsan arayıver, telefonun öbür ucundayım, sana yakınım. Geldiğimde görüşürüz!”

*

Seçim sonrası bütün siyasi partiler makine ayarlarına dönmek için çaba harcarken, yeniden ekip ve parti ruhu ile harekete soyunurken, aklıma aşağıdaki kıta geldi. Biliyorsunuz aslında:

Hayalde gör, düşte gör,

Hele bir düş de gör!

Sevgili Ahmet Çabukel’e teşekkür ediyorum. İl başkanı sevgili Süleyman Tekerek’e bir kere daha başsağlığı diliyorum.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol