Ancak ve ancak, toplumun hafızası bu üç kesimi küçültücü bir kelime ile aşağılamak haddime değil. Bakıyorum, ulusal gazete köşe yazarları, cesurca, hoyratça isimlendirebiliyorlar.

Biz her zaman dürüst, ahlaklı, üreten, insana değer veren her kim olursa olsun, başımızın tacı. Bereket versin şahsım şehrinde ahlaksız ne bürokrat, ne siyasetçi, ne işadamı var! Rabbime şükürler olsun! 

*

Peki…

3’ünü bir araya getirdiğinizde ne mi oluyor, milli ve manevi değerlerde yozlaşma, çürüme, erime yaşanıyor. Küçüklere rol model-örnek olması gereken insanlar, sözüm ona akil insanlar, kötü örnekleriyle toplumun yüz karası haline geliyorlar. Hem de koca koca adamlar. Bırakın çevresini, bırakın çalıştırdıklarını da acaba çocuklarının yüzüne nasıl bakıyorlar, merak ediyor insan.

Gerçi bir insanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş ya, neyse…

*

Adam ilçenin en büyük mülki amiri, 2 misafiri ile ilçedeki dönerciye gidiyor, pilav üstü döner ve tatlı yiyip ayran da içiyor üstüne. Bir de ikram çay geliyor arkasından. Yaklaşık 40 dakika süren yemeğin ardından beyefendi (kaymakam) yemeği lezzetsiz bulduğunu iddia edip ‘hesabı ödemem’ diye ayak diretiyor. Ve de çemkiriyor işletme sahibine.

Topu topu 515 lira. Bir de kaymakam olacak, devleti temsil edecek. Zaten jet soruşturma açılmış! İçişleri Bakanı sayın Ali Yerlikaya’yı seviyor, ona güveniyorum. Devletin itibarını ayaklar altına alanlara müsamaha etmeyecek.

Devletin gücünü arkasına alıp yaptığı bu ayıplı hareket, ilçede tepkilere neden oluyor. Ben de soruyorum, vatandaş kime güvenecek!

Yargıya gitse esnaf, yargı kendisiyle tartışmalı, kavgalı. Baksanıza, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay birbirine girdiler.

Ne kadar ayıp! Hiç yakışıyor mu koskoca prof’lara. Diyorum ya, Allah devlete, millete zeval vermesin.

*

Şu dillerden düşmeyen, magazin haberlerinden eksik durmayan Polat ailesi. İşadamı imiş. Her bir değeri 20-30-40 milyon liraya ulaşan rengârenk otomobiller, sayısını kendilerinin de bilemediği kadar güzellik merkezi, sahte faturalar, kara para aklamalar, helikopterler, sayısız villa, konut…

Allah verdikçe vermiş. Düne kadar eşeğe binmesini bilmezken, gariban iken, Allah yürü ya kulum demiş olmalı ki, birden bire parladı, 27 şirket kurup zengin oldu, sosyal medya fenomeni adı altında zil takıp oynamaya başlayınca, büyük Devlet ‘Dur bakalım, orada!’ demek zorunda kaldı.

Çok parlak eğitim görmemişler, ama görgüsüzler. Siz siz olun, cahillerden, görgüsüzlerden uzak durun! Dünya kadar mal varlıklarında alın teri yok, emek yok, zaman harcama yok, fakat lükse-şatafata bakıyorsun, israfa kafa yoruyorsun, Allah verdikçe vermiş mübarek.

Hem şımarık, hem görgüsüz, hem moda deyimle sosyal medya fenomeni.

Tabi bunu başka sosyal medya fenomenleri izledi peş peşe. Televizyon-gazete haberlerine bakarsanız, görgüsüzlük diz boyu.

Şimdi bize dönsem, yerele göz atsam, sorsam, ‘Acaba bizde de görgüsüz, kara para aklayan, sahte fatura ile göv göv zengin olan işadamı var mı? Ya da ödeme güçlüğü çeken, darda-zorda kalan firmalara çöküp ölmüş eşek fiyatına şirketine katan, fırsat düşkünü, adı naylon-sahte fatura ile anılan, esnaf nezdinde kredisi yerlerde sürünen, memlekette toplamadık arsa bırakmayan arsa spekülatörü…’

Yok tabi. Çok şükür! Yatıp kalkıp Allah’a şükredin!

*

Tamam, biz ahlaksız bürokratı, ahlaksız işadamını, ahlaksız siyasetçiyi dilimize doladık da, toplumun bu kesimi dışındakiler çok mu masum?

Ahlaksız gazeteci yok mu? Tehdidi, şantajı, yalan haberi meslek edinmiş, mesleğin itibarına gölge düşürmüş aşağılık gazeteci yok mu, alçaklar sizi!

Ahlaksız, cebinden, kendinden başkasını düşünmeyen hırsız, ‘benden sonra tufan!’ diyen fırsat düşkünü, isminin önünde başkan yazanlar çok mu masum!

Ahlaksız siyasetçi yok mu örneğin. Son örnek! Bakın daha düne kadar Eskişehir milletvekili iken, İYİ PARTİ’den İktidar partisine ne karşılığı geçti ise (adamın şirketine 9 ayda 1,3 milyon lira teşvik verilmiş) transfer olan Zübük siyasetçiler yok mu memleketimde.

Bir zamanlar, bir tarihte Fırıldak Kubilay vardı. Meğer bulaşıcı imiş. Bir yayın esnasında gazeteci soruyor aylar önce, ‘Fırsatını bulsan AK Partiye geçer misin?’ gülüyor, ne mümkün diyor, hayır diyor, geçmem diyor, ne alaka diyor.

Bir Kur’an-ı Kerim’e el basmadığı kalıyor.

*

Ukala adamı sevmem. İster işadamı olsun, ister siyasetçi, (Bakan, milletvekili, il-ilçe başkanı-belediye meclis üyesi) ister muhtar, ister gazeteci, ister isminin başında başkan yazan her kim olursa, fark etmez!

Kişi önce insan olacak, başkasını eleştirirken önce aynaya bakacak! ‘Ben kimim!’ diye nefsi ile hesaplaşacak! Camdan evde otururken, başkasının evine taş atmayacak!

Şanslıyız valla! Bereket versin şahsım şehrinde alçak siyasetçi, alçak işadamı, alçak bürokrat yok. Sütten çıkmış ak kaşık hepsi. O vakit ne duruyorsunuz, bir kurban kesseniz de bir budunu bize gönderseniz, makbule geçer, emin olun!

Son cümle, ki kısa kesiyorum ‘Aydın Aba’sı olsun; Var olan yüce Türk Devleti, Türk milleti. Allah devlete ve millete zeval vermesin!

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol