Neyse… Bir-iki gün sonra partilerin adayları belli olacak, millet de ıpırahat olacak! Beklenen bahar erken, pardon MHP kanadından haber erken geldi, MHP Kahramanmaraş 1. sıra milletvekili adayı Zühal Karakoç Dora oldu.

Şehir ne kadar tanıyor bilemem de, tanıdığım kadarıyla kararlı, azimli, bilinçli, şuurlu ve hizmet etmeye niyetli bir kızımız, kardeşimiz. Hayırlı olsun! Başarılı olması için dua ederiz!

*

Sizin de dikkatinizden kaçmamıştır, yangından mal kurtarır gibi, herkes milletvekili olma hevesinde. Bir aday adayı enflasyonu yaşanıyor. Bakıyorum, çoluk çocuk dahil, yapacak bir işi gücü olmayanlar, evde oturmaktan canı sıkılıp neredeyse bunalanlar, toplumda karşılığının olup olmadığını, özgül ağırlığını tartacak kadar yürekli olmadığı halde kendini dev aynasında gören, aslına bakılırsa aynaya bakmaktan korkanlar aday adayı listesinde arz-ı endam ediyorlar.

Ne zamana kadar, 9 Nisan’a kadar. Pazar günü saat 17’de ak koyun, kara koyun belli olacak.

O aday adayı oldum havası ile kendilerini teselli edecek, avunacak, çevresine hava atacak bir sürü çapsız, bırakın şehri, bırakın bu kentin sorunlarını taşımayı, kendini bile ifadeden yoksun kimseler potansiyel milletvekili pozisyonu ile şehri ayacağa kaldıracaklar, şehri kurtaracaklar, şehri imar ve ihya edecekler.

Güya!

*

Partilerdeki aday kalitesine bakacak, terazinin kefesine koyup tartacak olursanız, sizi temin ederim 8 kişilik liste yapmakta zorlanacak, sıkıntı çekecek, bunalıma gireceksiniz.

Yemin ederim!

Tamam siyaseti sevebilirsiniz, din tutar gibi, takım tutar gibi parti de tutabilirsiniz, isminin bir önemi yok, gönül de verebilirsiniz, saygı duyarız. Yahu kardeşim, bu kadar da ucuz olmamalı bu işler.

Eğitim, yaş, kariyer, hani şu her defasında dilimizden düşürmediğimiz ehliyet ve liyakat… Kimse bakmıyor bunlara. Ne kadar köfte, o kadar ekmek misali, bir siyasi partideki aday adayı sayısının çokluğu, o partiye itibar getiriyorsa, yahu yemişim öyle itibarı.

*

Kimse haddini bilmiyor.

Kimse özgül ağırlığını terazinin kefesinde tartmıyor.

Kimse kendini aynada seyretmiyor.

Kimse karekökünü hesaplamıyor.

Kimse ‘Ben aday adayı olursam elime ne geçecek!’ diye muhakeme yapmıyor.

Ya!

Koltuğu nasıl korurum, ya da daha nasıl büyük bir makama terfi ederim, nasıl isimi yapar, çevreme hava atarım, nasıl olur da geleceğe yatırım yaparım peşinde, hevesinde herkes.

Millet nefsini, egolarını tatmin tarafında.

Ya da kişisel çıkarları peşinde.

*

Vallahi de billahi de bu dönemde, hele deprem sonrası Türkiye’de, bu şehirde milletvekilliği ya da belediye başkanlığı yapmak, ateşten gömlek giymek gibi. Hiç farkı yok.

Ortalık toz duman, şehir enkaz altında, çaylarımız bardakta yarım kalmış, hatıralarımız ve hayallerimiz bir enkaz kamyonu ile bilinmedik yerlere dökülmüş, o kadar canlar gitmiş aramızdan, depremden önceki Maraş ile depremden sonraki Maraş tartışılır hale gelmiş, insanları daha şimdiden aş ve iş kaygısı sarmış, be kardeşim bu ortamda, şu zamanda padişah olsan ne yazar!

Sen en iyisi Halide Edip Adıvar’ın ‘Ateşten gömlek’ isimli romanını al da oku, kendine bir pay çıkart!

Neyin peşindesin, neyin hesabındasın, bir söyle hele!

*

Ve biz…

İsterseniz yazıyı şöyle bitireyim, bir örnekleme ile… At çok fazla çalışıp, hipodromda hızlı koşar ve yarışı kazanır. Atın sahibine ödül olarak 3 milyon lira, ata binen jokeye 250 lira, ata ise ödül olarak havuç verilir.

Sistem böyle.

Hah işte, o at biziz…

İşin yoksa koştur Allah koştur!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol