Bu kıyamette herkes sevdiklerini, canlarını kaybetti... Yürekleri dağlandı herkesin... Mal canın yongasıydı ya, mallarını da kaybettiler... Evleri oturulamaz olanlar çadırlara, konteynerlere sığındı... Hülâsa aslında hepimiz öldük de bazılarımız gömüldük.

Bu depremi Kahramanmaraş'ta, Hatay'da, Adıyaman'da yaşamamış olanların bu durumu anlaması mümkün değil. Ben İstanbul'da 1999 ve 2000 depremlerini de yaşadım, ama bu bambaşka bir şeydi. Allah bir daha böyle felaket göstermesin.

Şimdi geliyorlar hükümet yetkilileri, yerel yöneticilerle toplantı yapıyorlar, böylece vazifesini yapmış olmanın huzuruyla kendi dünyalarına dönüyorlar. Biz ne oluyoruz? Bize hiç oluyor... 6 ay geçti hiçbir konuda insanların kafası net değil. Hiçbir kesin bilgi yok. Daha kalkmamış yıkıntı ve molozlar var. Yıkılmayı bekleyen binlerce ev var. Deprem evleri nereye yapılacak, hangi şartlarda yapılacak, kimlere verilecek belli değil. Hangi evlerin yıkılacak, hangilerinin güçlendirileceği bile belli değil.

Niye peki???

21 yıldan beri herkes tek kişinin söylediğini yapmaya alıştırıldı. O koca koca ünvanlara sahip insanların hiçbiri herhangi bir konuda fikir üretemiyorlar, inisiyatif kullanamıyorlar da ondan. Beyinleri kirada. Utanmasalar evlerinin perde rengini bile ona soracaklar. Her şeye bir kişinin yetişmesi de mümkün değil tabi... O da bir insan sonuçta...

21 yıldan beri hiçbir konuda inisiyatif üretemeyen sözüm ona yerel ve merkezi yöneticilerimizden asrın felaketinde herhangi bir kriz yönetimi uygulamasını beklemek beyhudedir elbette...

Bu yaklaşımlarla depremin yaralarının sarılması yıllar alır. Önümüz kış, en az deprem kadar kötü günler bekliyor bizleri...

Allah acısın bölge insanımıza!

*

Başlık ve yukarıda okuduğunuz satırlar, bu şehrin hafızası, İYİ PARTİ’nin kurucu il başkanı, milletvekili aday adayı olup da listeye bile giremeyen sayın Dr. Faruk Atlı’ya ait. Pazar yazılarından biri daha…

Peki suçu neydi Faruk Atlı’nın? Söyleyeyim; tanınır olmak, dürüst olmak, çok çalışmak, adam olmak!

Geçenlerde partinin teşkilattan sorumlu, eski İstanbul il başkanı, şimdiki genel başkan yardımcısı Buğra Kavuncu geldi.

Çağırmadılar bile. Sadece onu mu, partiye emeği sinmiş, milletvekili adaylarını, aday adaylarını, partiye gönül vermiş, teşkilattaki emektarları bile çağırmayıp, beş-on kişiyle istişare toplantısı yaptılar parti binasında.

*

Buğra Kavuncu da sormamış, ‘Yahu parti bu kadar mı, nerede bu partinin aday adayları, emektarları, hizmetkârları?’ diye.

Sorsa kimbilir ne cevap verilecekti.

Neyse, bu partiden sıdkımı sıyırdım artık! Çok inanmış, çok güvenmiş, çok beklenti içine girmiştim, ‘tarih yazacağız’ sloganına inanıp canlı yayınlarımda, köşe yazılarımda duygularımı, heyecanımı yansıtmıştım.

Bunu yazdığım için Günay Kodaz gibi beni de aforoz ederler mi, partiden ihraç ederler mi bilemem de, bereket versin üyesi değilim.

Daha fazla yazarsam maraza çıkacak! Zira içeride çok sevdiğim dostlarım var, onların hatırına kısa kesiyorum, Maraş havası olsun!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol