banner1482

Tesadüf herhalde, ikisinin de soyadı G ile başlıyor. Lehte ve aleyhte en çok yazı yazılan iki yerel yönetici. Biri merkezin, diğeri kuzeyin akil insanı..

Siyaseten hiçbir beklentisi, makam, koltuk heveslisi olma yanında, yarınlara dair hesabı olmayan insanların attıkları adımları her zaman cesur bulmuşumdur.

Bu yazımda, son günlerde gelişen, iki başkan etrafında dönüp dolaşan kara bulutlardan, oynanan ayak oyunlarından, sahneye konulmak istenen tiyatrolardan, yaratılmak istenen algılardan söz etmek istiyorum. İnsanlara çamur atmak çok kolay. Zaten insanoğluna yaranmak zor. Kırk gün sırtında taşırsın, ne zaman ki ‘Yahu yoruldum, in biraz da iki dakika soluklanayım!’ dediğin anda, senden kötüsü yoktur ve hedefteki adamsın. İnsanoğlu püsük’lerden bile daha nankör.

*

Değerli meslektaşım Neşe Yıldızhan’ın yazısını da okudum. Her iki başkanın teknik ve sosyal belediyecilikteki hizmetlerini tek tek anlatacak değilim. Bu, buzdolabı resmi altına ‘buzdolabı’ yazmaya benzeyecek. Tekrara gerek yok, herkes kimin ne yaptığını biliyor.

Hani, iki köylü vatandaş sohbet ederlerken, biri; “Ula Hüso, zengin olsan ne yersin!” diye sorduğunda, “Soğanın cücüğünü” cevabını almış. Bu kez cevap veren İbraam sormuş, “Sen zengin olsan ne yiyeceksin!”

Hüso da, “Bana yiyecek bir şey bırakmadın ki?” demiş.

Demem o ki, sayın Yıldızhan da bana yazacak bir şey bırakmamış. Ne varsa yüreğinden dökülen, hepsini sıralayıvermiş maşallah! Tespitleri isabetli.

Yine anlatırlar, Malatya’da, bir okulda öğretmen sınıfta öğrencilerine kompozisyon dersi vermiş, konu da şu; ‘Atatürk neler yaptı?’

Öğrenciler bildiklerini, okuduklarını sıralamışlar sayfa sayfa. Savaşlarını, inkılaplarını, devrimlerini vs… Ne varsa doldurmuşlar kâğıda. Ancak bir öğrencinin kompozisyonu birinci gelmiş. Sadece iki kelime yazmış;

‘Neler yapmadı ki…’

*

Daha önce de bu sayfada yazdım, Başkan sayın Hayrettin Güngör, alışılagelmiş başkanlardan değil. Her şeye peki diyen, sorup soruşturmadan, öğrenmeden her talebe ‘peki’ diyen, yılışık hareketlerle insanların sırtını sıvazlayan, olmayacak duaya amin demeyen bir yapısı var. 100’e yakın gazeteciye kapıları kapatmasını doğru bulduğumu, Elbistan Belediye Başkanı Mehmet Gürbüz’ün basın açıklaması ardından iftara yakın saatlerde, sohbet ortamında da söyledim. ‘Ben olsam aynı tavrı sergilerdim’ dedim. Memlekette bu kadar gazeteci yok. Sanki ekonomide değil, medya enflasyonu yaşanıyor. Geçmişte bu kadar basın mensubuna(!) verilen ilanların, reklamların, aboneliklerin önü açılmış, adeta yol gösterilmişti.

Başkan Güngör, yaptıkları ve yapacakları ile göz doldurmaya devam ediyor. Tüm eleştirilere, tüm tepkilere rağmen…

*

Gelelim diğer başkana, sayın Mehmet Gürbüz’e…

Nedense, havasından mı suyundan mı, her meclis toplantısı kavgalı gürültülü geçiyor ve bırakın yereli, ulusala bile haberleri uçuyor anında. Kendisine de söyledim, kurum içinde köstebek var. Nefes alsa, yukarıdan aşağıya baksa, soldan sağa dönse, anında merkezdeki arkadaşların avcunda her şeyi.

Bugüne kadar (Elbistan hariç) mahalli basın ile arayı düzeltemedi. Kime çektiyse. Ancak baktı ve gördü ki pabuç pahalı, sırt çevirmekle, yok demekle, yok saymakla olmuyor bu işler, nihayetinde bir basın açıklamasında kendini aklama gereği duydu, RİVA Düğün salonunda tüm iddialara belgeleriyle cevap verdi. (Parantez açıyorum, basın ile ilişkiler meselesinde Türkoğlu Belediye Başkanı sayın Osman Okumuş’tan bilgi, ders ve kurs alsalar iyi olur. Çünkü Saatleri Ayarlama Enstitüsü mezunu olan Başkan Okumuş bu meselede en çarpıcı, en göze batan ve en gerçekçi örnek)

İzleyenler, okuyanlar…

İkna oldular mı, tatmin oldular mı, bilemem.

*

 Eleştiriye hayır diyemem. Kaldı ki, bu koltukları dolduranlar da eleştiriye tahammül edecekler! Ancak, eleştiri, eleştiri olmaktan çıkıp can yakmaya, yalan ve iftiraya, hedef tahtası haline getirmeye, tehdit ve şantaja dönüşürse, işte o zaman orada ‘dur!’ derler adama.

Bir önceki yazımda da ifade ettim, Türkiye bir hukuk devleti. Varsa yanlış olan, yolsuzluk, usulsüzlük, yargı orada. Kaldı ki sayın Gürbüz de denetlenmesi için Sayıştay’a mektup bile yazdı. Kendine güveniyor demek.

Bize düşen, başarılarını alkışlamak, desteklemek, yanlışlarını hatırlatmak, uyarmak!

Basın bunun için var!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol