Gazi Mustafa Kemal Atatürk, cephede dolaşırken, gözüne bir hat sanat eseri ilişir. Çok beğenir.
Hat sanatı demek, yazıyı güzel yazma demek.
Atatürk, yanındakilere sorar; “Kim yaptı bunu?”
“Hattat bir arkadaşımız var efendim, o yaptı” cevabını alır.
“Çağırın gelsin!” diye talimat verir. Hattat huzura gelir. Atatürk sorar; “Sen mi yaptın bunu?” Sonra aralarında şu konuşma geçer;
“Evet komutanım!”
“Ne zaman yaptın!”
“Dün gece, sigaramın ateşinin ışığında yaptım komutanım. 7 senedir bu sanatı yaparım!”
“Nerelisin sen?”
“İstanbulluyum komutanım!”
Atatürk, “Yüzbaşıyı çağırın bana!” emrini verir. Yüzbaşı gelir. Atatürk yüzbaşıya dönerek, “Buna sivillerini verin, yollayın İstanbul’a, memleketine!” der.
Asker; “Komutanım ben buraya savaşmaya geldim” deyince Atatürk şu cevabı verir; “Hadi git evladım. Memleketin sanatkâra ihtiyacı var, öleceksek biz ölürüz!”
*
Hat sanatı ile uğraşan bir değerli dost tanırım. Kendisi Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinde öğretim görevlisi. Hat sanatının şehrimizdeki en önemli ismi.
Davudi bir sesi var. Ezanı, ilahileri ve Türk Sanat Müziğini icrasına alkış tutarım.
O kadar da tevazu sahibi, hoş sohbet, espri küpü.
Atatürk’ün sanatkâra verdiği değeri okuyunca, aklıma geldi, ona buradan sevgi ve selamlarımı göndereyim istedim.
Kim mi?
Arif Yücel hocam… Allah selamet versin!
Ona buradan şu şarkıyı hediye etmek isterim, “Seni ne çok sevdiğimi söylesem de bilemezsin…”





