banner1451
banner1461

Biz sağ muhafazakârlar tarihimizle övünürken muhakkak Vakıf medeniyetimizden de övgüyle bahsederiz.

Çünkü insanlık tarihinin vakıfcılıkta ulaştığı zirve noktaya bizim medeniyetimiz ulaşmıştır.

Vakıfcılıkta o kadar ileri düzeye gitmişiz ki, göçmen kuşlara bile yuva yapar duruma gelmişiz.

Osmanlıda yüzlerce vakıf olduğunu biliyoruz.

Vakıf  “bir malın mâliki tarafından dinî, içtimaî ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsisi” demektir.

Buradan anlaşılan parası veya malı olan insanların, kendi inisiyatifleriyle malının bir kısmını kendi belirlediği miktarda ve zamanda bağışlaması.

Atalarımız mal canın yongası demişler. Elbette insanın malını bağışlaması çok takdire şayandır.

Ama yüz lirası olan birinin on lirasını vermesi,  çok malı olan için zor olmasa gerek diye düşünüyorum.

*

Ben 1990 yılında özel sektörde bir fabrikada işe başladım. O zaman Maraş küçük, fabrikalar da yeni kuruluyor.

1982 yılında askeri rejimin yaptığı anayasayla 1983 yılında genel seçimlere gidildi. Seçimlerde milletimiz büyük teveccühle Turgut Özal'ı iş başına getirdi. Böylece yeniden demokratik rejime geçmiş olduk. 

Merhum Turgut Özal'ın iş başına gelmesiyle birlikte bir yatırım hamlesi başladı.

Özal, Elektriksiz telefonsuz köy kalmayacak dedi ve dediğini de yaptı. Ülkenin dört bir tarafına, bütün köylere elektrik ve telefonu götürdü.

Oto yollar yapıldı, sanayi hamlesi başlatıldı.

Halkımız duymadığı yeni yeni kelimeler duymaya başladı, ihracat, teşvik, yatırım, vs.

Özal ayda bir İcraatın içinden programına çıkar, elinde kalem ile tane tane anlatırdı. Bugün anlattıkları bir bir oluyor, çok ileri görüşlü biriydi, Allah rahmet eylesin.

*

O zamanlar sadece tek kanallı TRT var haberleri oradan yada radyodan dinlerdik. İnternet yok, youtube yok, cep telefonu yok, bilgisayar yok.

Bankalarda her müşteri için bir  kart açılırdı. Yatırdığın ve çektiğin para o karta elle yazılırdı,  yine elle yazılan bir banka cüzdanı verilirdi. Hesap bakiyen alfabetik sırayla dizilen kartlardan bakılarak soylenirdi.

Şehrin nüfusu iki yüz bin civarıydı toplasan on tekstil fabrikası ya vardı ya da yoktu. 50 kadar da çırçır fabrikası.

Şehirde anonim şirket sayısı elliyi geçmezdi. Mali Müşavir de anca 15, 20 civarıydı.

Yetişmiş insanımız maalesef yok denecek kadar azdı. Bu işleri bilen bir Yeminli Mali Müşavir sayın Hanefi Küçük bir kaç bankacı, bir kaçta Marteks'ten, Edem Yağ’dan tecrübeli patron hepsi bu kadar.

Ortam buydu.

*

Özal, sanayi kurulsun diye sürekli yasalar çıkartıyor, Anadolu aslanları bunlardan faydalansın istiyordu. Tabi çıkan yasadan faydalanmak o kadar kolay değil, bilen yok, fizibilite hazırlayın diyorlar, bizler kelimeyi ilk defa duymuşuz, o ne diyoruz.

Kaynak kullanım diyorlar, anlamıyoruz.

Daha değil ki bunları hazırlayıp yetkili mercilere sunmak.

Yatırım Teşvik Belgesi alacaksınız diyorlar, diyorlar da anlayanı getir.

Patron bana hep Fatih paşa derdi, Fatih paşa hazırlan Akşam Ankara’ya gidiyorsun, yatırım Teşvik belgesi almaya dedi. Beni bir heyecan sardı. İlk defa Ankara’ya gideceğim, mesai çıkışı hemen eve vardım, tıraşımı oldum, ayakkabımı boyadım, süslendim, doğru Fatih dolmuşuna binerek garaja. Garajlar tabi eski yerinde, saat on da hareket etmek üzere bindim O yılların meşhuru Aksu Turizm otobüsüne.

*

O zaman şimdiki gibi değildi. Akşama kadar çalışır, sabaha kadar yol gider, sabah Ankara’da işimizi görür, akşam oradan biner, sabaha kadar yolculuk eder, sabah doğru iş yerine gelirdik, tekrar Akşama kadarda iş yerinde çalışırdık, şimdi böyle değil sanırım.

Ankara’da taksiye binmeye çekinirdik masraf çok olmasın diye her gideceğimiz yere  dolmuşla giderdik. Lokantada sadece çorba içerdik, işte böyle ortamda, garaja indim.

Brodway marka beyaz otomobiliyle Ankara’da ikamet ettiğini öğrendiğim, güleç yüzlü, babacan tavırlı, bir abi beni karşıladı. Tabi heyecanımın farkında ama bende açık vermemeye çalışıyorum.

Beni arabasına aldı, lokantaya götürdü önce yemek yedirdi, sonra çalıştığı kuruma götürdü, çok katlı bir bina, her yerde güvenlik görevlileri, ellerinde evrak çantası olan şık giyimli  bir sürü adam.

Benden yanımda getirdiğim evrakları alarak  işlemlerimizi  yaptı, sonra yapılması gerekenleri tarif etti, benimle  ilgilendi sonrada , Akşam beş otobüsüne binmek üzere garajlara getirerek ayrıldık.

*

O gün tanışmıştım Maraş sevdalısı, bu güzel insanla, sonra da dostluğumuz bu güne kadar devam etti.

Maraş’ta kurulan tüm fabrikaların ve  muhasebecilerin yolu bu abiye düşmüştür.

Bu hizmetleri karşılığında bir kuruş para almamıştır. Herkese  hem işi öğretmiştir hem de önlerine düşerek Ankara bürokrasisinde işlerini halletmiştir.

Evet yukarıda vakıftan vakıfcılıktan bahsettim,

İnsan parasının bir kısmını bağışlar hayır yapar, insanlara faydalı olabilir, elbette bu çok kıymetli, ama bir insan tüm ömrünü insanlığın hizmetine vakfedebilir mi?

Evet vakfedebilirmiş, ben; otuz yıldır bir insanın hayatını doğduğu şehre, insanlığa, gençlere hizmet ettiğine şahitlik ettim.

*

Bu gün şehrimizde kurulan yüzlerce fabrikanın ilk kuruluşunda, o fabrikalarda çalışan on binlerce kişinin iş bulmasında bu güzel insanın emeği var.

Yeri geldi eleştirildi, yeri geldi yıpratıldı. Ama hiç durmadı hep önüne baktı, çünkü o güzel insan kendini vakfetmişti.

Önce Devlet Planlama Teşkilatında uzman olarak bu memlekete hizmet etti,

Sonra Belediye Başkanı olarak, sonra milletvekili olarak hizmet etti.

Sonra seçilemedi, zor günler geçirdi, fakat yılmadı vakfedilmiş olmanın gereği çalışmaya devam etti.

Tekrar belediye başkanı seçilerek, gecesini gündüzüne katarak bu millete hizmetler etmeye devam ediyor.

Bugün sabah Engelli çocuğum için Onikişubat belediyesinin yapımına öncülük ettiği DOGMER isimli  Tekerek’te engellilere eğitim veren  bir tesis gezdim. Gururlandım, minnet duydum, hayran kaldım, vizyonuna, kalite anlayışına, Harika bir tesis yapılmış, ne güzel bir hizmete vesile olunmuş.

*

Yardım eden hayır yapan çok gördüm ama kendini, ömrünü, hayatını vakfedenini az gördüm. Sen ne güzel bir adamsın, sen ne güzel hizmet erbabısın, sen ne kadar vefalı bir vakıf insanısın.

Bir engelli babası olarak, bir kardeşin olarak, bir seçmenin olarak, yaptığın hizmetlere, bu şehre adadığın ömre, çok teşekkür ediyorum.

Bazıları parasını vakfetti, vakıf kurdu hizmet etti. Siz ise hayatınızı ömrünüzü bu şehre, bu güzel insanlara vakfettiniz.

Yolunuzda bahtınızda güzel olsun, Allah sağlık sıhhat versin sevgili Hanifi Mahçiçek abim.

Her şey gönlünüzce olsun.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol