banner1482
Öne Çıkanlar PAZAR GÜNÜ DANANIN KUYRUĞU KOPUYOR PAZARCIK MESLEK YÜKSEKOKULU MEZUNİYET TÖRENİ TÜRK ÇİFTÇİSİNE HİZMETTE ASIRLIK MARKA TÜRKÜLERLE YOLDAŞIZ OZANLARLA GARDAŞIZ TÜNELLER YOĞUN BAKIMA ALINDI

Bu haber kez okundu.

YAŞLILIK VE HÜZÜN
 Bu hüznü yaşlıların gözlerinden ve yüzlerinden siz de okursunuz. Bunu tespit etmek zor değil. Yaşlılar gülmüyorlar nerdeyse. Hele, erkek yaşlılar daha hüzünlü bakıyorlar. Gözleri boşluğa takılmış, acı ve hüzün göz bebeklerinde sabitlenmiş gibiler. Ben bunu çok yerde gördüm ve müşahede ettim.


Yaşlılık neden bu kadar hüzünle iç içe olmuş? Neden yaşlılar, özellikle erkek yaşlılar, bu denli hüzünlüler?

Bir psikolog değilim. Bu noktada psikolojik tahliller yapacak değilim. Ancak, bunun için psikolog olmaya da lüzum yok. Çünkü, yaşlılık üzerine oldukça fazla gözlemlerimiz mevcut. Etrafımızda yaşlı çok. Kaldı ki, biz de yaşlılık sınırındayız. Girdik gireceğiz. Buna göre, yaşlılık üzerine birkaç kelam etmeye hakkımız vardır.

Evet, yaşlılık, insan için yolculuğun son safhasıdır. Bu safha, doğumla başlar, bebeklik, çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık diye sürer.

İnsan ömründe son safha, hüzün safhası mıdır? Bunu düşünmek gerekir. Esasında, son her zaman hüzün değildir. Ancak, iyi şeylerin sonunda hüzün vardır. Bir iyi şey bitmeye yüz tutarsa ve sona yaklaşırsa, mutsuzluk verir. Yoksa, olumsuz ve kötüşeylerin sonu her zaman mutluluktur. Yaşlılık bir hüzün dönemi olduğuna göre, demek ki, iyi bir şeyin sonundan bahsediyoruz. Demek ki, ömür iyidir. Sonundaki hüzün ise, ömrün bitmeye doğru gittiğinin verdiği hüzündür.

Yaşlılık neden hüzne dönüşüyor? Son safha neden hüzün verir? Eğer verilmiş bir imkanı iyi kullanılmamışise de, son safha hüzün verir. Çünkü pişmanlık vardır. Giden koskoca bir ömür sermayesi vardır. “İyi kullanılmazsa bir ömür, boşa geçirilirse zaman, geriye pişmanlık kalır, hüzün kalır.”

Etrafımızdaki yaşlılarıhüzünlü görmemizin en büyük nedeni bu olsa gerek. Gençlik gitmiş, sermaye bitmek üzere, ömür boşa harcanmış, zaman verimli ve hayırlı kullanılamamış,bunun sonucunda ne olacak? Elbette hüzün olacaktır.

Maalesef, toplumumuzdaki durum çoğunlukla budur. Hepimiz, zamanımızı çoğunlukla çoluk çocuk için çalışıp didinmek, mal biriktirmek, hep dünyevi işler peşinde koşmakla geçtiği için, bu geçiş sırasında fark etmesek de, bir bakıyoruz, yaş sona gelmiş. Evet, elde ne var. Koskoca bir hiç. Bu hiçlik insana hüzün vermez de ne verir?

Halbuki, ömür iman ve hakikat uğruna mücahede ile geçse, ibadet ve iyilik üzere yaşanmış olsa, ömrün sonlarında da en büyük huzur ve mutluluk yaşanır.

Demek ki, yaşlılardaki hüznün asıl nedeni budur.

Bu tespitimin yanında başka bir tespit daha belirtmem gerekir. Maalesef, dünyaya yalnız maddi gözlerle bakanlar, dünya sevgisiyle yanıp tutuşanlar, ömürlerinin sonunda dahi, aynıbakışı sürdürüyorlar. Ancak, bu anlayış içinde, şunu fark ediyorlar. Dünyadan ayrılışın geldiğini fark ediyorlar. Ömürlerini boşa geçirip geçirmediklerini düşünmeden, “ömür niye bitiyor, bedenen neden böyle zayıfım, niye hastayım, niye dinç değilim, niye dünya beni terkediyor” diyerek, yine hüzne kaplıyorlar. Adam, dünyayı oyun ve eğlence sandığı için yaşlılıkta hüzne kaplıyor. “Ömrü gereği gibi kullanamayan yaşlılar, adeta, oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi hüzünlü oluyorlar.”Bir çocuğun elinden bir oyuncağı alnı bakayım. Nasıl da hüzünlü olurlar. İşte, dünyacı yaşlılar da aynen böyledir.

Evet, sözü uzatmaya gerek yok. Bir insan, ömrünü Allah yolunda sarfetmez ve iman, ibadet, iyilik ve doğruluk yolunda yürümezse, belki gençlik yıllarında mutlu gibi görünse de, yaşlılıkta bu gibi insanları bekleyen tek bir şey vardır. O da hüzündür.

Yaşlılıkta hüzün yaşanmaması için, gençlikten itibaren tedbirli olmak ve sırat-i müstakimde, Hak Yolda yürümek gerekir, vesselam.

Ahmet SANDAL

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol