İnsan bazen yaşarken öldüğünü düşünür. Sevdikleri, nefret ettikleri, çocukları gelir gözünün önüne, her şeye rağmen hayata tutunmak ister. İster ama tuttuğu dallar ya elinde kalmıştır, ya kırılmıştır.
Derdi çekmeyen bilmez. Okumakla, dinlemekle de olmaz bu işler. Yaşandığında, acıları yüreğine gömdüğünde, çektiklerin film şeridi gibi gözünün önüne geldiğinde, ilkin çocukların gelir aklına.
Sonra da oturup bir şarkı söylersin, ‘öldüm mü, yaşadım mı anlayamadım’ diye. Ölüm belki kurtuluş olsa da, istediğinde, canın çektiğinde çalmıyor kapını.
*
Bir tırdı hayatımı mahveden,
Çocuklarımı elimden alan,
Kapkaranlık bir dünyaya girdim, bir an hayatım mahvoldu,
Dünyam başıma yıkıldı.
Gözümü açtığım an kimse yoktu yanımda,
Hastane odasında aradım yavrularımı oda oda,
Kokusunu bile bulamadım,
Gitmişti ellerimden birer birer sevdiklerim,
Dizlerimin üstüne çöküp haykırdım, bağırdım,
Gözlerimden yaş yerine kan aktı, yüreğim yandı,
Köz oldu da tutacak bir dal kalmadı,
Eridim günden güne, gözümü açtıkça bağırdım,
Yavrularım, yavrularım diye,
Götürdüler beni bir mezara,
Kapandım ben üç mezara, parça parça oldum.
Tarih, saat aynı, aynı gün yatmış yere,
Dayanır mı bu can, bu yürek?
Bir kurşun sıkın başıma,
Çok bu can bana, yaşamak istemiyorum,
Görmüyor gözlerim, tutmuyor ayaklarım, ellerim kanıyor,
Yüreğim için için, yaşamak bu benimki yaşamak mı?
Canım, cananım gitmiş, yavrularım toprak olmuş,
Hayat arkadaşım beni bırakıp,
Yavrularımla yerde, ayırmayın beni,
Ayırmayın, yatırın beni de bir kenara,
Zaten yaşamıyorum bir kurşun sakın,
Allah için sürüyerek götürdüler beni,
Bomboş bir evin içine, zehirden zindan bana,
Kapkaranlık dünyamda, yaşamak mı bu benimki,
Anlayana, yaşamıyor bu can artık,
Anlayın halimi, bir kurşun sakın Allah için,
Yavrularıma kavuşmak için…