Sütçü imam 1878 yılında doğdu. Üç kız bir erkek olmak üzere dört çocuğu oldu. 31 Ekim 919’da, düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam, düşmanın Maraş'tan kovulmasından sonra, harpteki fedakârlıklarına mükâfat olarak Belediye'ye odacı olarak alındı, bu vazifesi yanında kaledeki topun idaresi kendisine verildi. Abdülmecit halife olunca 101 pare top atmak için kaleye çıktı.
Topların daha yarısını atmadan, top atımı sırasında barutun etkisiyle ısınan namludan topun erken ateş alması neticesi yandı. Ağır şekilde yaralanan Sütçü İmam, Alman Eytamhanesi'nde tedavi altına alındıysa da iki gün sonra 25 Kasım 1338 (1922) tarihinde vefat etti, Cenazesi Çınarlı Cami mezarlığına defnedildi. Sütçü imam adına, ilk kurşunun atıldığı Uzun oluk Meydanı'nda 1936 yılında Belediye Başkanı olan Hasan Sükuti Tükel tarafından bir anıt ve çeşme yaptırıldı.
1977 yılında da Kıbrıs Meydanı’nın da yine Sütçü imam adına Kurtuluş Anıtı yaptırıldı. 1992 'de onun adının verildiği Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi kuruldu.
Bazı kaynaklarda Sütçü İmam, mahallesinde bulunan Çınarlı Camii'nin İmamı olarak gösterilmektedir. Ancak adı geçenin camide herhangi dini bir görevi yoktur. Sadece kendisinin özel adı imam’dır. Sütçülükle meşgul olduğu için Sütçü İmam olarak bilinmektedir.
Vakit namazlarını Çınarlı Camii'ne giderek kılmaktadır. Müezzin veya imamın olmadığı zamanlarda burada diğer Müslümanlar gibi fahri olarak müezzinlik veya imamlık yapmaktadır.
Ancak olayın intikamını almak isteyen Ermeniler sağa sola ateş ederek Zülfikar Çavuşoğlu Hüseyin'i şehit ettiler. Bu arada Türkleri öldürüp kadınlarını alacaklarını, camilerine çan takacaklarını söylemeye başladılar. Fransızlar da misilleme hareketlerine girişerek Sütçü İmam'ın dayısının oğlu
Tiyekli oğlu Kadir'in ellerini ve ayaklarını arkasından bağlayarak burun ve kulaklarını kestikten sonra boğazlayarak şehit ettiler.
Diğer olaylar ve Guvernör Andre ' nin Maraş'a gelişi
1 Kasım 1919 Cumartesi günü Ermenilerin kurtarıcı olarak karşıladığı ve büyük şenlikler yaptığı İngilizler, Maraş'ı terk ederek Antep' e çekildiler.
Sütçü İmam'ın yaraladığı Ermeni'nin ölmesiyle Fransız-Ermeni işbirliği arttı. Ayrıca Fransız askerlerinin çoğu Türk düşmanı Ellik Ermenilerden meydana gelmesi, yerli Ermenileri cesaretlendirip şımartıyordu. Bu nedenle fırsat buldukça Türklere karşı her türlü sataşma, hakaret ve öldürme olaylarını gerçekleştiriyorlardı.
Maraş'ta peş peşe gelişen çirkin olaylar ve Ermeni askerlerinin tutumları, gerginliğin artmasına neden oldu. 2 Kasım 1919'da Fransızların Antep'teki komutanlığına başvuran şehrin ileri gelenleri durumu protesto ettiler.
Bu protestoya karşılık İngiliz ve Fransız komutanlarının ortak imzasını taşıyan bir beyanname yayınlanarak bundan sonra güvenliğin sağlanacağına dair söz verildi. Bu verilen söze rağmen durumda değişiklik olmadı.
Birkaç gün sonra Fransızların Adana'da bulunan Valisi Albay Bremond, Mutasarrıf Ata Bey'e ve şehir eşrafından bazı kişilere gönderdiği telgrafta Cebel-i Bereket (Osmaniye) Guvernörü Andre'nin Maraş Guvernörlüğünü de üzerine aldığını belirterek kendisinin iyi karşılanmasını tavsiye etti.
Sözde güvenliği sağlamak amacıyla Osmaniye'den gönderilen Guvernör Andre, 26 Kasım 1919 Çarşamba günü Ermenilerin düzenlediği parlak bir törenle karşılandı. Yanında
Osmaniye eşraf ve memurları, bir bölük süvari ki, bunlar Osmaniye havalisi ahalisinden bol maaş vererek kandırdıkları ve "Fransız Jandarma Milisleri" ismini taktıkları süvarilerdi. Bu süvarilerin tabur Komutanı Binbaşı Sıtkı, Bölük Komutanı Amasyalı Yüzbaşı Mithat, Takım Komutanı Teğmen Kenan'dı.
Ermeniler, önceden hazırladıkları büyük bir Fransız bayrağını açarak "Yaşasın Fransa, yaşasın Ermenistan, kahrolsun Türkler" gibi naralar atarak, Guvernörü şehre getirdiler. Bu hareketler karşısında Türklerin endişesi bir kat daha artmıştı.
Guvernör ve mahiyeti hükümete yaklaştıklarında, çok gayretli ve fedakâr bir subay olan jandarma Bölük Komutanı Mahmut Bey, hükümet kapısındaki görevli nöbetçi askere Guvernör ile tercümanından başka kimseyi içeri almamasını emretti.
Ermenilerin taşkın hareketleri nedeniyle nöbetçinin duruma hâkim olamayacağını anlayan, Maraş'ın Göllü köyünden Yusuf Çavuş, Mahmut Bey'den nöbet değiştirme izni aldı ve nöbete kendisi geçti. Yusuf Çavuş, nöbetçi sıfatıyla ve cesaretle, çılgınca gelen Ermeni kalabalığın önüne geçerek silahını onlara yöneltti.
Andre ve tercümanından başka hiçbir kimsenin hükümete giremeyeceğini sert bir dille ifade etti. Biraz evvel Türk’e, Müslümana küfreden Ermeni kabadayılarının sesi çıkmaz oldu. Hükümet binasına sadece Andre ve tercümanı girdiler.
Guvernör, hükümette mutasarrıf Ata Bey'le bir müddet görüştü. Konu, bayrak meselesine gelince, Guvernör, kaleye Türk Bayrağı'nın çekilmemesinde ısrar etti. Mutasarrıf Ata Bey, bunun kötü sonuçlar doğuracağını açıklayarak kabul edemeyeceğini söyledi.
İkna olmasına rağmen Guvernör, sinirli bir şekilde oradan ayrıldı.Yusuf Çavuş daha sonra harp sırasında büyük kahramanlıklar gösterdi. Tekke Kilisesi’nin Yakılması sırasında şehit düştü. Bu mahalleye onun adından dolayı Yusuflar Mahallesi denmektedir.
Guvernör Andre, şehrin ilim adamlarına ve ileri gelenlerine birer tezkere çıkararak, onları konuşmak için Kadir Paşa'nın konağına davet etti. Çağırılanlar Boğazkesen Camiinde toplandılar. Görüşmelerin bayrak meselesi üzerine olacağını düşünerek, gitmemeye karar verdiler. Davetlilerden hiç kimsenin gelmemesi üzerine çok sinirlenen Guvernör Andre'ye ev sahibi büyük bir mahcubiyet içerisinde özür dileyerek bunun bir kasıt olmadığını, alafranga saat ile alaturka saat arasındaki farktan dolayı bir yanlışlık olduğunu anlatmaya çalıştı.
Guvernör Andre, gayet sert ve tehdit kar bir dille, toplantının Cumartesi günü belediye binasında yapılması için yeniden davetiyeler yazılmasını emretti.
Aynı gün akşamı (27 Aralık 1919) Ermeni Hırlakyan'ların evinde bir ziyafet tertip edildi. Hırlakyanlar, Maraş Ermenileri içinde en nüfuzlu ailelerden biri idi.
Sultan'ın müteahhitliğini yaptıklarından dolayı son derece zengin olmuşlardı. Ziyafette yemekler yenilip içildikten sonra baloyu açmak ve Hırlakyan Ailesini şereflendirmek için Agop Hırlakyan'ın iki torunundan Osep'in kızı müstakbel Ermenistan Prensesi Helena'yı dansa davet eden Guvernör Andre, nazik bir şekilde reddedildi.
Buna sinirlenen Guvernör Andre, sebebini sorunca, kız "Sizinle dans etmemekten üzgünüm, çünkü kendimi hala esaret ve zillet içinde yaşayan bir kadın olarak görüyorum. Kalesinde Türk Bayrağı dalgalanan bir memlekette Fransızların hâkim oldukları ve bizim emniyet ve hürriyet içinde yaşadığımızı nasıl düşünebiliyorsunuz?" diyerek, Guvernör Andre'yi tahrik etti.
Bunun üzerine kaledeki Türk Bayrağı'nın derhal indirilmesi için emir verildi. Bu emri duyan Helena kendini Guvernör Andre'nin kollarına attı. Bu emir gereğince Binbaşı Sıtkı, adamlarını göndererek kaledeki Türk Bayrağı'nı indirtti.
Kalede askerlik şubesi tarafından yerleştirilen beş Türk ihtiyat askeri, sayıları yetersiz olduğu için bayrağın indirilmesine ses çıkaramadılar. İçleri kan ağlayarak seyrettiler. Daha sonra şehre inerek dağıldılar ve durumdan halkı haberdar ettiler.
28 Kasım 1919 Cuma sabahı Maraşlının kara sabahı oldu. Uyanan her Türk, dalgalanmasına alıştığı kale burcundaki bayrağını göremeyince büyük bir endişeye kapıldı. İşgalcilere karşı nefretleri arttı.
DEVAMI YARIN…