2014-11-17 13:26:59

Patronum hakkında yazı yazmak ve Fiskeci gerçeği

17 Kasım 2014, 13:26

 Bir insanın, çalıştığı işyeri, patronu hakkında yazı yazması kadar zor bir şey yok. Bu yaşıma kadar, birçok yerde çalıştım, ilk kez patronum hakkında düşüncelerimi sizlerle paylaşma gereği ve mecburiyeti duydum.

Adana’dan Kahramanmaraş’a yerleşme fikri bana hiç iyi gelmedi ama ailem Maraş’a taşındığı için ben de gelmek zorunda kaldım.

Maraş’ta bana göre ne iş olabilir ki ne yapabilirim diye düşündüm. CHP adayı Ülkü Eren benim saygı duyduğum ve çok sevdiğim ablam. Burada Ülkü Hanım’dan başka tanıdığım yoktu. Maraş’a yerleştiğimi söyledim Ülkü Hanıma. Bana Kimlik Gazetesinin sahibi Mehmet Fiskeci’yi önerdi ilk önce.  Gazetecilik işi hoşuma gitmedi ilkin, anlamadığım bir işti ve Maraş’ta iyi gazeteci yok diye düşünüyordum. Mehmet Fiskeci kimdi, nasıl biriydi, bilmiyordum. Araştırdım bir hafta daha sonra da Mehmet Fiskeci’yi arayıp çalışmak istediğimi söyledim. Patronum çok hızlıydı, yorulmadan oradan oraya gidiyordu, ayak uydurmakta zorluk çekiyordum.

Genç olmama rağmen yorgunluktan oluyordum. Sonra dedim ki kendi kendime, ben bu işi yapamam. Patronum zor bir adam. Çok yorucu ama patronum hareketli olduğu için sürekli; “Sen yaparsın, burası Kimlik Gazetesi, buraya gelen çabuk pes etmez, sen de öğreneceksin!” dediğinde, devam edip haber yapmayı, habere tek başıma gitmeye, gazete dağıtmaya başladım ve gittikçe sevmeye başladım bu mesleği.

*

Şimdi gelinen nokta şu… İşimi seviyorum. Mesleğe de ısındım. Yaşamının bir parçası olup çıktı gazetecilik.

Patronum beni kovsa da, sevdiğim meslekten ayrılamaz hale geldim. Habere gittiğimizde çok önemli telefon bile gelse, patronum habere devam ediyordu. Sonra arayanlara döndüğünü gördüm. İşini çok iyi yapan, erken gelip, kendi işinin hamalı olan patronum, işyerine bir de güzel sözler astı. “iş beklemez, aşk beklemez, yemek beklemez, Mehmet Fiskeci hiç beklemez” şeklinde. Ne bekler, ne bekletilmeyi sever. Her şeyi ile dakik insan. Randevularına önem verir, önem vermeyenleri de eleştirir.

*

Evet Maraş’ta dört dörtlük gazeteci olmadığını düşünüyordum ama Mehmet Fiskeci, Maraş’ta bir numara idi. Yaşına ve mesleğindeki kariyerine istinaden gazeteci abilerim, kardeşlerim ona ‘şıhım’ derlerdi. Tecrübesinden, yaşından ötürü…

Bir habere giderdik örneğin. Kimsenin cesaret edip de soru bile soramadığı ortamda, patronum  Fiskeci’nin soruları bazılarını rahatsız ederdi. Muhatabı, karşısındaki de cevap vermekte güçlük çekerdi. Çünkü Fiskeci’yi gören, ne soracak diye bakarlar ve temkinli olurlardı.

Ve köşe yazıları… Çok okunuyor…  Maraş’ta köşe yazısı yazanın çok az olduğunu da gördüm. Bana arkadaşlarım ve çevremdeki kişiler soruyorlardı;  “Sizin sitede ve gazetede editörü kim yazıyor!”  Editörü de patronum yazıyordu. Yani her gün iki köşe yazısı…  Yani on parmağında on marifet olan bir patrona sahibim ve patronuma çok teşekkür ediyorum. Beni işe aldığı için, gazeteciliği sevdirdiği için. Bana gazetede ve sitede yazı yazmama onay verdiği için. Mesleğimi sevmeme zemin hazırladığı için.

*

Bu mesleği seviyorsam, bunu önce patronum sayın Fiskeci’ye, sonra da Özgür Haber Gazetesi sahibesi sayın Neşe Yıldızhan’a borçlu olduğumu gururla belirtmem lazım.  

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.