YILANLAR VE TİLKİLER

KÜLTÜR

Bugünkü yazıma bir darb-ı mesel ile yani ibretlik bir hikaye ile yani derse alınması gereken bir öykü ile ya da çocukların diliyle söylesem de olur, bir masal ile başlamak istiyorum. İlginizi çekeceğinden eminim.

 Zamanın birinde bir tilkiyle yılan arkadaş olmuşlar.  Sürekli beraber gezerlermiş.

Bir gün yine gezmeye çıktıklarında kendilerini bir ırmağın kenarında bulurlar. Tilkinin karşıya geçme arzusu üzerine yılan tilkiye;

“Tilki kardeş! Ben yüzme bilmem. Beni sırtına al da karşı kıyıya beraber geçelim!” der.

Tilki, yılanın iyi niyetinden şüphe etmez ve arkadaşının teklifini kabul eder. Yılan tilkinin beline sarılır, o da ırmağa girip yüzmeye başlar.

Tam karşı kıyıya varmak üzereyken yılan tilkinin vücudunu sıkmaya başlar, tilkinin nefesi kesilmek üzeredir.

Tilki “Yılan kardeş nefes alamıyorum, sana yaptığım iyiliklerin karşılığı bu mu,ne istedin de geri çevirdim?” deyince yılan gerçek niyetini açıklar: “Tilki kardeş kusura bakma ama seni öldüreceğim ihanet benim genlerimde var.”

Neye uğradığını şaşıran tilki, ne kadar dil döktüyse yılan daha fazla sıkmaya başlamıştır. Bunun üzerine yılanın anladığı dilden konuşmanın zamanı geldiğini hisseden tilki bir an durur, sonra yılana

“Peki yılan kardeş, çok istiyorsan öldür beni, canın sağ olsun ama ben yine de seni çok seviyorum müsaade edersen ölmeden önce o kara gözlerinden doya doya öpeyim, ondan sonra al canımı” sözlerine aldanan yılan “Peki, öp bakalım” diyerek başını tilkiye uzatır.

Tetikte duran tilki derhal atılıp tek hamle ile yılanın başını koparıverir. Irmağın kenarında kıvranarak ölen yılanın vücudunu boylu boyunca düz bir şekilde düzelten tilki, hain arkadaşına hitap eder.
“Bak arkadaş ben öyle eğri-büğrü, yamuk-yumuk arkadaş istemem, işte böyle dosdoğru olacaksın…”

 

BİZLER NASILIZ? HEP ADAM SATMACA VE ALDATMACA OYUNU OYNAMIYOR MUYUZ?

Herkes ilk fırsatta madik atmıyor mu birbirine. İnsan, kırmada, üzmede, ezmede fırsatları ganimet bilinmiyor mu?

Maskesiz, doğal, açık, net, şeffaf, dürüst, kalbi örümcek ağları ile kaplanmamış, sevgi dolu, vicdan sahibi, merhametli insanları etrafımızda görebiliyor muyuz? Sadece İş derdine düşmüş, hep acelesi olan, dedikodu yapan ve tıka basa yiyen, günü kurtarmaktan başka derdi olmayan, yanlış benlik algısına sahip çevresindekileri hiçe sayan bir toplum mu olduk?

Günümüzde, genelde, yalancı, çıkarcı, iki yüzlü, sinsi, samimiyetsiz ve içten pazarlıklı umut istismarcıların argümanları her kesimde beğeni görmüyor mu. Ve o yüzdende iyilik, doğruluk silinip süpürülmüyor mu. Şunu iddia ederek söyleyebilirim ki, kendine ve inandığı değerlere dürüst davranmayanlar yüzünden insanlık yitirildi, haksızlık ve münafıklıklar çoğalmadı mı?

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.