banner1451
Öne Çıkanlar EŞLERİNİN BÖBREĞİ İLE HAYATA TUTUNDULAR SİVİL TOPLUM GELİŞİRSE TÜRKİYE DEMOKRASİSİ DE GELİŞİR KENDİMİZ ÇALDIK YAŞANACAK BİR TÜRKİYE İÇİN KÖY GARAJI CHP DEDİ DONDURMA ISMARLADI

Bu haber kez okundu.

DR. YAZICIOĞLU, LOZAN KARŞITLIĞI, SEVR YANDAŞLIĞIDIR!

24 Temmuz günü, öğleden sonra Küçükev Lokantası üst katında düzenlediği basın toplantısında konuşan Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı Dr. Gültekin Yazıcıoğlu, “Bizler Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine karşı değiliz. Bugüne kadar  Ayasofya’nın  Hünkar kasrında işlevsel  olarak zaten ezan okunuyor, namaz kılınıyordu.’’ Ayasofya’da susturulan ezanı 86 yıl sonra semaya yükselttik’’ dedi Sayın Erdoğan. Geçmişte de çoğu kez camilerin  kapatıldığını, satıldığını, hatta ahır yapıldığını iddia etmişti. Bu yaklaşım Atatürk ve Cumhuriyet ile ilgili olumsuz bir algı oluşturmak istendiğini gösteriyor. Oysa Atatürk Kur’an’a ve İslam’a karşı inançlı ve saygılıdır. TBMM’sini  Hacı Bayram Veli Camii’nde Cuma namazı kılarak, Meclis önünde kurban kestirip  dualarla açtığını unutmamamız gerekir.

Atatürk Cumhuriyeti’nin camileri kapattığı, ahır yaptığı ve benzeri sözcüklerle küçültme, aşağılama çabasından siyasal rant elde etme çabasına girilmektedir. Hiç bir zaman camiler kapatılmamıştır. Bunlar belgelerle ispat edilmiştir.

 Yerli ve yabancı belgelere göre Kurtuluş Savaşı sırasında İşgalci Yunan orduları Anadolu’da kadın, çocuk demeden Müslümanları camilere doldurup bu camileri içindekilerle birlikte ateşe verdiler. İşgalcilerin yakıp yıktıkları yüzlerce camide ezanlar sustu. İşgalciler sadece camileri yakmakla, ezanları susturmakla kalmadılar, Ayasofya başta olmak üzere bazı önemli camileri de kiliseye dönüştürmek istediler .Allaha bin şükür ki Yüce Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde düşman bu emellerine ulaşamadı.

Atatürk’ün Ayasofya’yı müze yapması, genç Türkiye Cumhuriyetinin dünyaya verdiği barış mesajıdır. İkinci Dünya savaşı rüzgarlarının estiği bu dönemde; Avrupa’da faşist ve baskıcı yönetimler iktidarları ele geçirmişlerdi. İnsan hakları ve hukuk ayaklar altındaydı. Atatürk’ün Ayasofya’nın müze yapılmasına yönelik kararı böyle bir dönemde insanlığa ders niteliğindedir.

Eğer Atatürk’ün önderliğindeki Kurtuluş savaşı kaybedilseydi, bu topraklarda Müslümanlar namaz kılacak cami bulamayacakları gibi kendileri de belki yok olacaktı. Loyd Gorge‘’un  Anadolu’yu Türklere bırakamayız’’ mealindeki sözü halen belgelerde durmaktadır. Yine Mehmet  Ali Birand 2000 yılında Viyana’da Avrupa parlamenterler  birliği toplantısında parlamenterlerden birisinin ‘’ Türkiye çok önemli bir ülke Türklere  bırakamayız ‘’dediğini yazmıştır.” Dedi.

ATATÜRK CAMİ ONARIMINA TİTİZLİK GÖSTERİRDİ

İstanbul kaybedilseydi oradaki bütün camiler başta Ayasofya olmak üzere kiliseye dönüştürülürdü. Orta Avrupa’da ve Balkanlar’da yaşayan bütün Müslümanlar bugün namaz kılacak cami bulmakta zorlanıyorlar. Kurtuluş Savaşı kazanıldı. İşgalci Yunan ordularının Anadolu’da yakıp yıktığı cami ve mescitlerden onarılacak durumdakiler onarılmaya başlandı. Atatürk, 1 Mart 1923’te TBMM’de yaptığı konuşmada ‘’Bir yıl içinde 126 tarihi cami ve mescidin onarıldığını’’ söyledi. (Atatürk’ün bütün eserlri,C.15,S.175)

Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı ,İnönü’nün başbakanlığı sırasındaki tek parti döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü yüzlerce tarihi camiyi onardı.1935’te Cumhurbaşkanı Atatürk’ün onayı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bütçesine – cami onarımları- için 1 milyon lira eklenmiştir.

Atatürk imzalı cami kararnamelerinden bir tanesinden söz ederek bu konuyu kapatmak istiyorum. 1 Ağustos 1926 tarihli. Reisicumhur Gazi Mustafa KEMAL imzalı Bakanlar Kurulu kararnamesi ile Ayasofya Camii’nin Vakıflar İdaresi Fen Heyeti’nce emaneten tamirine karar verildi.( BCA,30.18.01.01.20.49.13)

21 Şubat 1925 ‘te TBMM’DE Diyanet İşleri Riyasetinin bütçe müzakereleri yapılırken Kur’an-ı Kerim tercüme ve tefsiri ile Sahih-i Buhari’nin tercüme ve şerhi için 20 bin liralık ödenek ayrıldı. Diyanet işleri başkanlığı bu konuda Ahmet Hamdi Akseki’yi görevlendirdi. Akseki ,yaptığı istişareler sonucunda Tefsiri, Elmalılı’ya Meali de Akif’e teklif etti .Uzun bir istişare  süreci sonucunda iki isim de öneriyi kabul ettiler. Yapılan anlaşmaya göre Akif ve Elmalılı’ya  bu çalışmalar için önce biner lira peşin ödeme  yapıldı. Kalan beşer bin liralık ücret ise çalışmalar teslim edildikçe peyderpey ödenecekti. Elmalılı Hamdi Yazır evinde İnzivaya çekilerek 12 yılda Türkçe tefsiri tamamladı. (1937). Yazır 27 Mayıs 1942’de İstanbul Erenköy’deki evinde vefat etmiştir. Vasiyeti üzerine Kadıköy Sahra-yı Cedit  Mezarlığına defnedilmiştir.

KUR’AN VE  YÜCE İSLAM  DİNİ İSTİSMAR EDİLMİŞTİR

Mehmet Akif Kur’ anın Berae ayetinin 9.cu suresinin sonuna kadar tamamlamış, Türkiye’ye gelirken getirmemiştir. Ekmeleddn bey babasının 1961!de ölümü ile  vasiyeti üzerine Mehmet Akif’in Kuran mealini Mustafa Sabri’nin oğlu İbrahim Sabri ile birlikte Hakkı şen Güler’in Abbasiye’deki evlerinin balkonunda leğen içinde yaktıklarını ifade etmiştir. Mehmet Emin Erişilgil’in’’ Mehmet Akif İslamcı yazar’’ romanında Mustafa Kemal, Akif Türkiye’ye dönünce Hakkı Tarık Us’u göndererek tercümeyi istetmiş. Akif Meali Kahire’de bıraktığını, çeviriyi henüz bitiremediğini bildirmiştir.

Kur’an-ı Kerim’in Türkçe ’ye çevrilmesi  ve Türkçe ibadetin İslam’a uygun olup olamayacağı tartışmaları 1908 yılında Yerebatan Camii imamı Ubeydullah efendi tarafından başlatıldı. Buna karşı çıkan devrin Şeyhülislamı Atatürk’e idam fetvası veren Mustafa Sabri efendidir. Kendisi Vahdettin ile birlikte İngiliz zırhlısı ile ülkeden kaçmıştır. Kur’ an’ın Türkçeye çevrilmesi kutsal dinimizi araç olarak kullanıp  para kazanan softa hocaların işine gelmemiştir. Zira ‘’ kitapta yeri var’’ diye yalan yanlış beyanları ile halkı  kandıramaz oldular. Atatürk’ e düşmanlıkları bundan ileri gelmektedir. Rahmetli Mehmet Akif o yıllarda Atatürk Cumhuriyeti’nin  Kur’an ve İslam konusunda suiistimal edileceğini görmüş ve vurgulamıştır. 

ANAYASADA VAR, DEĞİŞTİRİLMESİ VE TEKLİF DAHİ EDTİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL

24 Temmuz 1923’de imzalanan LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI ile emperyalizm, cepheden sonra Masada da yenilgiye uğramıştır. Böylece: tam bağımsız, demokratik, laik, sosyal, hukukun, üstünlüğüne dayalı, çağdaş ve ün iter bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli atılmıştır. LOZAN, bu yönüyle Anayasa’da vurgulanan ve ‘’DEĞİŞTİRİLMESİ TEKLİF DAHİ EDİLEMEYEN‘’ niteliklerinin zeminini oluşturmaktadır.

SAHTE TARİH YAZMA MERAKI

         Son zamanlarda; yalan ve sahte tarih yazma gayretleri hız kazanmıştır. Lozan’a. Lozan’ın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarı GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ ve yol arkadaşı İSMET İNÖNÜ’ ye yönelik çirkin ve sınır tanımaz saldırılar yapılmakta olup bu biz,  Atatürk ve Cumhuriyet sevdalılarını  üzmektedir.

         OYSA

Lozan karşıtlığı; Sevr yandaşlığıdır. Bölünmek, parçalanmak ve emperyalizme yem olmaktır.

Lozan karşıtlığı; Atatürk’ün kurduğu ulus devlet modelinin, çağdaş kazanımların ve Cumhuriyetin niteliklerinin tasfiye edilmesidir.

Lozan karşıtlığı; hilafetin ve saltanatın geri getirilmek istenmesidir ki bizler buna kesinlikle razı olamayız.

Lozan karşıtlığı; milli egemenlik yerine saray ve hanedan hâkimiyetini kabullenmektir.

Lozan karşıtlığı; millilik yerine ümmetçiliktir.

Lozan karşıtlığı; siyasal dinci,  bir devletin inşasına, yüksek sesle ‘’ evet ‘’ demektir.

Lozan karşıtlığı; çoklu hukuk sistemini benimsemektir. Hukukun üstünlüğünün yok edilmesidir

Lozan karşıtlığı; bölücü, gerici, işbirlikçi, cemaatçi, tarikatçı, PKK ve  Fetö’cü, yapılanmalara göz yummaktır.

UYARIYORUZ; LOZAN KARŞITLIĞI SEVR YANDAŞLIĞIDIR

         Lozan, Cumhuriyetimizin ve milletimizin dayandığı en güçlü siyasi ve hukuki temeldir. Bu temelle oynamak Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılması ve yıkılmasıdır. Milletimizin ayrıştırılması, kamplaştırılması ve kutuplaştırılmasıdır. Buna izin vermeyeceğiz. Lozan karşıtlarının yürüttüğü, sinsi, politikalara seyirci kalmadık, kalmayacağız.

         Lozan’ın 97. Yıldönümünde Büyük Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, milli kahramanlarımızın, devrim ve demokrasi şehitlerimizin manevi huzurlarında ve milletimizin önünde bir kez daha and içiyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti’ne Cumhuriyetimizin, çağdaş niteliklerine, Lozan’a ve Milletimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.

         Uyarıyoruz; Lozan karşıtlığı, Sevr yandaşlığıdır. Atatürk’ün kurduğu Milli devletin tasfiyesidir. Orta çağ  karanlığına teslim olmaktır. Hilafet ve saltanat heveslilerine biat etmektir. Bu emperyalist  oyunlara karşı herkesi dikkatli olmaya; yurttaşlık sorumluluğu ile yasal ve demokratik yollarla mücadeleye çağırıyoruz.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.” İfadelerine yer verdi.

                           

Basın toplantısını CHP eski milletvekili Mehmet Parlakyiğit ve ADD yönetim kurulu üyeleri de katılırken, gerek Parlakyiğit, gerekse Yazıcıoğlu, basın mensuplarının gündeme ilişkin çeşitli sorularını cevaplandırdı.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol