banner1451
banner1461

Hem telefonda, hem de sosyal medya hesabında kitabının tanıtım gününe gelmemi istiyordu. Zaten gidecektim ve kendime de söz vermiştim. Kendisine; “Tamam, geleceğim, seni yalnız bırakmayacağım” demiştim.

Bırakmadım da…

Pamuk kadar yumuşak kalbi, çelik kadar iradesi vardı. Taa seneler önce, Trabzon Bulvarı üzerinde, eski Yenişehir Hastanesinde, başhekimliğini sayın Nedim Şerefoğlu’nun yaptığı kurumda sekreter iken tanışmıştık. Aradan seneler geçti, ama dostluğumuz hiç bitmedi, bitmeyecekti de.

Gününüzde kitap yazmak, piyasaya sürmek her babayiğidin harcı değil. Gergin ve stresli çalışma ortamı, ekonomik nedenler, siz isteseniz de heva ve hevesinizi kırıyor. Yoksa bilgi birikimlerinizi, içinizden gelenleri cümleler kanalıyla kitaplara dönüştürmeyi herkes ister ve herkesin de üstelik hayatının roman olduğu günümüzde, bir eser vücuda getirmek gerçekten zorken, sevgili Vildan Çelik bunu diğer bir ifade ile zoru başardı.

*

O gün Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezindeki kitap tanıtım gününe eşi ve çok sevdiği biricik evladı, güzel kızı ile gelmişti. Mutluluğuna ortak etmek için. Valimizin eşi sayın Dr. Ruhan Özkan yanında çok sayıda kitapsever bu mutluluğun birer figürü olarak salonda yerlerini alırken, dikkat ettim sürekli, Vildan Çelik’in yüreği kıpır kıpırdı.

Heyecanlıydı, yerinde duramıyordu sanki. Kolay değildi ve haklıydı. Senelerini, emeğini, yüreğini ve nice uykusuz gecelerini verdiği kitabı çıkmış, tanıtıma hazırdı.

Salon belki ahım şahım kalabalık değildi, ancak inancım odur ki gelmeyenlerin aklı, yüreği salondaydı. Mikrofona çıktığında, konuşmaya başladığında bir gazeteci olarak duygularını çok iyi hissedebiliyordum.

O kitapta emek vardı, alın teri vardı, belki de gözyaşı. Ruh vardı, heyecan vardı. Senelerin bilgi birikimi, içinden gelen duygu seli vardı DEHA’da…

*

Aslen Hatay’lı olduğunu bilmiyordum.

Her nerede doğarsa doğsun, her nerede eğitimini tamamalarsa tamamlasın, o içimizden biriydi ve bizim gerçeğimizdi. Ve gerçeklerin de göz ardı edilemeyecek yanı vardı.

Sağlık camiasının da gururu idi.

Kendi yaşamından kesitler aktardığı bölümde, “Okuma sevdam, ilkokula başlamadan okumayı öğrenip, ablamın kitaplarını ele geçirmemle başladı. Sonrasında çıkan kavgalar sonucu babam bana çok güzel kitaplar aldı ve ben her yeni kitapta yeni bir dünyaya adım attım. Bulunduğum şehirler ya da yaşadığım olaylar kadar okuduğum kitaplar da beni şekillendirdi. Şimdiki ben olmamı sağladı. Ve şimdiki ben olarak yazdığım romanımla karşınızdayım!” demişti.

*

Evet, DEHA. Yani geçmişten gelen sır.

Dediği gibi, DEHA, soluksuz okuyacağınız bir macera, kâh ağlayıp,  kâh gülebileceğiniz bir hikâye ve gizem dolu bir yolculuk.

Yüreğine sağlık kardeşim. Başarı dileklerimle, kutluyorum seni.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol