banner1451
banner1461

Dostlarım, okurlarım bana, CHP’nin atom karıncası, acar siyasetçisi, eski gazeteci, bugünün milletvekili Ali Öztunç’a fazla yer verdiğimi, fazla havaya soktuğumu, fazla övdüğümü,  fazla göklere çıkarttığımı, olduğundan fazla methiye dizdiğimi açık açık yüzüme haykırıp, Öztunç’un bunu hak etmediğini söylemişti.

 Aradan birkaç saat geçtikten sonra şöyle, sakin kafayla düşündüm. Acaba söylenenlerde haklılık payı var mıydı?

Ben Ali Öztunç’u haddinden ve layık olmadığından fazla mı övüyordum?

Ali Öztunç söylendiği kadar atom karınca değil miydi?

CHP milletvekili sıfatıyla bu övgüleri hak eden bir eylemi, söylemi yoktu, boşa kürek çekiyordu, kendini öne çıkartıp, iddia edildiği kadar popüler bir siyasetçi değil miydi?

Siyasi bir şovmen miydi yoksa?

Ya da toplumda karşılığı olan bir siyasetçi profilinden uzak biri miydi?

Hangisi?

*

Benim bu tavrıma en çok hayret edenler, CHP’li olmadığım, bu sosyal demokrat partiye oy vermediğim halde sayın Ali Öztunç gibi bir siyasetçiye neden methiye düzdüğümü, onu neden beğendiğimi, ona ne denli itibar ettiğimi anlamakta zorluk değil de, illaki muhalefet edecekler ya, illa ki bir laf sokuşturacaklar ya, beni hesaba çekmeleri bir yana, “Ne buluyorsun bu adamda?” sorusuna verilecek tabi ki cevabım vardı.

Biz insanları partilerine, tuttukları takımlara, taşıdıkları fikirlere, nüfus cüzdanlarında yazılan etnik kimliklerine göre değil, kişiliklerine, insani yanlarına, toplumdaki karşılıklarına, bireylerle olan ilişkilerine bakarak not verirken, onlara yine bu şehrin siyaseten ağabeyi, beyefendi insan, her partiden, hangi siyasi görüşten olursa olsun herkesin saygı duyduğu sayın Mehmet Parlakyiğit’i öne sürdüm.

Sayın Mehmet Parlakyiğit’i CHP’lisi de sever, AK Partililer de takdir eder, İYİ ve MHP’liler de gördüklerinde ceketlerinin düğmelerini iliklerler.

İtibar partisine, senelerini verdiği siyasi ideolojiye değil, şahsına, düzgün kişiliğine, beyefendi tavırlarına, tatlı diline, sağlam karakterine idi.

*

Birini sevmek, birini takdir etmek, birini layık olduğu veçhiyle övmek için illa ki AK Partili olması gerekmiyor.

Sanki AK Partililerin hepsi peygamber soyundan gelme!

Partiler gelir geçer. Kalıcı olan dostluk, insanlık, iz ve eser… Bırakılan bir hoş seda…  Ayırım yapmam. AK Partiliyi de (Başta REİS olmak üzere, sayın Mahir Ünal ve milletvekillerini, belediye başkanlarını, teşkilatlarında kim varsa, hepsi dostlarımız, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız.) severim, MHP’liye de gönlümü veririm, CHP’liye de saygı duyarım. Özetle HDP hariç, tüm partilerde arkadaşlarımız, dostlarımız var. Kaldırımda yürürken karşı karşıya geliyoruz, yüz yüze bakıyoruz.

*

Sayın Ali Öztunç’a yeniden dönersem. Mensubu olduğu partisi ile işim olur veya olmaz!

Hayatımda oy da verdim veya vermedim; kimseyi ilgilendirmez!

Tamam da…

İnsan evladı olmak suç mu birader? Bu kentin sorunlarını meclise taşımak, halkın gönlünde yer edinmek, teveccüh sahibi olmak… Yükselen değer olabilmek… 

Günah mı?

*

Kapatılan, özelleştirilen şeker fabrikalarını, pancar üreticilerinin sorunlarını, çilelerini, senelerdir zehir akan Aksu Çayını, merkezin değil sadece ilçelerin de (yol, su vs..) sıkıntılarını mecliste dile getirdi, tüm haber kanalları verdiler. Bırakın partisini de, sesimizi duyurduğu için, sorunlara eğildiği için, kimsenin cesaret edemediği konulara ve insanların duygularına tercüman olduğu için teşekkür etmek lazım!

Siyasete kalite ve seviye getiren insandır sayın Öztunç.

Ben seviyorum bu adamı. Siyasetini de, kişiliğini de, yaptığı doğru işleri de…

Sevgi Allah’tan ise ki öyle, gerisi laftan ibaret!

Keşke her partide sayın Ali Öztunç kadar birkaç milletvekili olsa!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol