Belediyecilik sadece asfalt dökmek, kilit parke döşemek, kaldırımları yenilemek, alt-üst geçitler yapmak, köprüler kurmak, şehrin alt ve üst yapısını iyileştirmek değil. Bunlar belediyeciliğin kitabında bulunan ve adına ‘teknik belediyecilik’ denilen sorumluluk alanlarındaki rutin görevler.

Her seçilmiş yerel yöneticiden beklenen hizmetler. Seçilmiş başkanlar da yetenekleri doğrultusunda, imkânları ölçüsünde kendisine oy veren, vermeyen herkesin belediye başkanı oldukları için, bu hizmetleri insanlara sunarlar.

Yaşanabilir kent için, insanların yaşamını kolaylaştırmak için bunlardan kaçamazlar, bahane üretemezler.

*

Tabi işin bir de ‘sosyal belediyecilik’ tarafı var. Her şey beton, demir, çimento ve asfalt değilken, teknik belediyecilik hizmetlerinin dışında kalan, insani ve vicdani sorumluluk alanlarını kapsayan bireysel ve toplumsal hizmetleri biz sosyal belediyecilik olarak algılıyoruz, anlıyoruz.

Yaşlı bakım evleri, dar gelirli ailelere yardımlar, bireysel ihtiyaç sahiplerinin (nakdi ve ayni) ihtiyaçlarını temin, dini ve milli günlerde, bayramlarda insanları manevi açıdan tatmin, sportif faaliyetler, magazine dayalı olsa da insanların moral ve motivasyonlarını güçlendirecek sosyal etkinlikler…

Say sayabildiğiniz kadar.

*

Cumartesi gecesi Buray diye bir şarkıcı getirdi Büyükşehir Belediyesi. Her ne kadar haberde sanatçı kimliği eklenmiş olsa da isminin başına, ben onu ‘şarkıcı’ olarak yorumladım, yorumlarım.

Bir-iki şarkı ile isim yapmış, parlamış, parlatılmış, gün batımına kadar süren sevgiler gibi, gelir-geçer dönemlerde, ama ertesi gibi sönen yıldız gibi çok şarkıcı, sanatçı kimliği altına gizlenmiş isimler gördük.

Bir şarkı ile ünlenmiş, ertesi günü kaybolmuş çok şarkıcı geldi geçti magazin veya müzik dünyasından.

Ama gençlerin Buray isimli şarkıcıya olan hayranlıklarını bertaraf edemez benin düşüncelerim. Hani derler ya, renkler ve zevkler tartışılmaz.

Buray benim tarzım değil. Müzeyyen Senar çıksın gelsin mezardan, koşa koşa giderim. Benim eski kafa olduğumu düşüneceksiniz ki, haklısınız. Bendeniz Türk Sanat müziği tutkunuyum.

Ama bu tutkum, gençlerin ilahı, sevgilisi haline gelen şarkıcıları yok saymama vesile değil. Haddim değil.

Gençlerin tutkularına, zevklerine saygı duyarım.

Nitekim, dün gece Müftülük Meydanı mahşeri bir kalabalığa şahit oldu. Buray isimli şarkıcıyı dinlemek, coşmak, gönüllerince eğlenmek, felekten bir gece yaşamak, kulaklarının pasını silmek isteyen binlerce genç alana koştu. Gördüm onları. Bir an önce alana yetişmek, yer kapmak için adeta koşar adım gidiyorlardı.

Olacak tabi, eğelenmek gençlerin de hakkı… Ve, gençlerin gönlünü kazanan, onlarla birlikte eğlenen, şarkılara eşlik eden, gençlerin dileğini kırmayıp selfi çektiren, her geçen gün kendini halka sevdirmeyi başaran Büyükşehir Belediye Başkanımızı kutluyorum.

Büyükle büyük, çocukla çocuk olabiliyor.

*

Hani bir erken seçimden söz ediliyor ya. Ya da zamanında yapılacak olandan. Hatırlayın, bir de Z kuşağı dediğimiz milenyumdan sonra dünyaya gelen gençler var. Kararsız denilen, kime ve nereye oy vereceği bilinmeyen.

Ki gençlerin oyu iktidarı belirlemede önemli kesim olacak. Başkan sayın Hayrettin Güngör bunun farkında olmalı veya sosyal belediyeciliğin çıtasını yükseltmeyi düşünmüş olmalı ki, gençlerin ilahı, sevgilisi Buray’ı getirmeyi düşündü.

İyi de etti.

O gençlerin mutluluklarına, sevinçlerine, heyecanlarına ve coşkularına ortak olmak, Başkan sayın Güngör’ü de mutlu etmiştir. Nihayetinde kendisi de evlat sahibi, bir baba.

Gençleri düşünmesi, isabetli bir çalışma, sosyal belediyecilik hizmeti.

Tebrikler. Hem de içten, yürekten!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol