Öne Çıkanlar MÜFTÜ İMRAN KILIÇ ADAY ADAYI OLDU GÜNEŞ PETROL HAYIRLI OLSUN! SARIYERDE KALDI MODERN SAĞLIK MERKEZLERİNE KAVUŞACAK MST MARKA KAZICI YÜKLEYİCİLER TERCİH EDİLİYOR

Bu haber kez okundu.

ÖZEL SANİ KONUKOĞLU HASTANESİ’NDE “ORGAN BAĞIŞI” ANLATILDI
 Organ naklini; “vücutta görevini yapamayan bir organ yerine canlı bir vericiden veya ölüden (kadavradan) alınan sağlam bir doku veya organın nakledilmesi” olarak ifade eden Dr. Mahsereci, canlıdan böbrek ve karaciğer nakli yapılabilirken, diğer nakillerin ancak kadavradan yapılabildiğini söyledi.

Canlıdan nakil yapılabilmesi için verici adayının tıbbi ve yasal durumunun mevzuata uygun olması gerektiğini anımsatan Dr. Mahsereci, ”Organ nakli öncelikle hayatta kalmak için gereklidir, ayrıca daha uzun ve daha iyi yaşam sağlayan renal replasman tedavilerine göre maliyeti en az olan yöntemdir” dedi.

Ülkemizde 70 bin civarında diyalize giren hasta olduğuna ve yıllık ortalama yüzde 13 oranında hasta artışı gözlemlendiğine dikkat çeken Dr. Mahsereci, şunları kaydetti:

 “2016 yılı sonunda bu sayının çok daha yüksek oranla artacağı öngörülmektedir. Buna karşılık canlıdan ve kadavradan yapılan toplam böbrek nakli sayısı 2012 yılı sonu itibariyle 2905 olup, 2380’i canlı donörden, 525’i ise kadavra donörden gerçekleşmiştir.”

Böbrek nakli bekleme listelerinde 2012 yılı sonu itibariyle 20 bin hasta kaydı olduğunu bildiren Dr. Mahsereci, “Buradan da anlaşılacağı üzere her yıl bekleme listelerindeki hasta sayısıyla, gerçekleştirilen böbrek nakli sayıları arasındaki oran giderek açılmaktadır. Avrupa standartlarına göre yıllık 5.000 – 7.500 civarında böbrek nakli gerçekleştirilmesi gerekirken, ülke olarak bunun ancak yüzde 50’sini gerçekleştirebiliyoruz” şeklinde konuştu.

-‘’CANLI VERİCİ SAYISI ARTARKEN, KADAVRADAN VERİCİ DÜŞÜYOR’-

Dr. Erkan Mahsereci, mevcut durum hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:

“Olayın daha dramatik boyutu ise canlı verici sayıları son 12 yılda giderek artarken, kadavradan verici sayıları sabit kalmıştır. Hatta son 4 yılda düşme eğilimine girmiştir ve kadavra vericili böbrek nakilleri açısından ne yazık ki Avrupa ülkeleri arasında şu an sonuncu sıradayız. Bu tabloyu üzülerek izlemekteyiz.’’

Dr. Mahsereci, sunumunda Sağlık Bakanlığının organ nakli konusundaki hassasiyeti konusunda ise  “Mevcut tabloyu enine boyuna analiz eden Sağlık Bakanlığımız birçok bilimsel kurul oluşturarak, konuyla ilgili yeni ulusal politikalar geliştirdi ve Ulusal Koordinasyon Merkezi (UKM) kuruldu. Bu merkez Türkiye’deki bütün organ nakil merkezlerini birleştirerek kısıtlı sayıda olan organ bağışlarının adaletli şekilde dağıtılması, etik tıbbi ve hukuksal davranılmasını sağlayarak kangren olmuş bir durumu çözüme kavuşturmuştur” ifadelerine yer verdi.

Dr. Mahsereci, konuyla ilgili personelin yetiştirilmesi ve her türlü alt yapı hizmetlerinin oluşturulması için ciddi çalışmaların başlatıldığının altını çizerek, şöyle devam etti:

 “Türkiye’de 64 adet böbrek nakil merkezi ve bu merkezlerde her türlü teknolojik imkan olmasına rağmen hedef nakil sayılarına maalesef ulaşılamamıştır. En büyük eksikliğimiz konuyla ilgili toplum bilincinin yeterli seviyede olmaması ve buna istinaden kadavra donörden verici oranlarının çok düşük olmasıdır.

Diyaliz hastalarının ülkeye yıllık maliyeti 1,5 milyar dolar. Hızlı bir şekilde bu bilinci yeniden oluşturmamız ve zirveye çıkarmamız gerekir. Başta organ naklinde görev yapan personel olmak üzere devletimizin bütün organları ile yazılı ve görsel medyaya çok önemli görevler düşmektedir.” 

Dr. Mahsereci, sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtladı.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol