banner1451
banner1461

Biz kendimizi sevmeyi bile öğrenemedik. Memleketimizi, mahallemizi, sokağımızı sevdiğimi söyleriz de samimi olduğumuzdan kendimiz bile kuşku duyarız çoğu zaman.

Kundağa sarılması gereken bebeklerin kefene sarıldığı bir dünyayı da sevmedik, cebini doldurmayı yüreğini doldurmaktan daha anlamlı sayanların gittikçe çoğaldığı bir dünyayı da.

Para her şeyin üzerine çıktı.

Yoksulların sırtına binip inmemeyi güçlülere öğrettiler.

Altta kalanın sesinin çıkması ne fayda!

Duyan olmadıktan sonra! Duyarsız, tepkisiz toplum olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz hamdolsun!!                                  

*

İmece ruhumuz vardı, çocukluğumuzda herkesin bisikleti yoktu. Kayabaşı’nda, merhum Dr. Saim Emirmahmutoğlu’nun evinin karşısında Ali abimiz vardı, parayla, belirli saatlerde binerdik bisiklete. Büyükler onlara ‘cinatı’ derlerdi.

Şimdi herkes cin, herkesin atı var!

"Tur atsın diye" arkadaşına bisikletini verenler, arkadaşlığa can verenlerdi.

Şimdi birinin düşüncesi diğerine kanlı bıçaklı bir duruş olarak geri dönüyorsa, eskisi gibi olan hiçbir şeyimiz kalmadı demektir.

Eskiden haksızlıklara karşı birlikte yürürdük, şimdi nefret her şeyin önünde yürüyorsa, birkaç adım fazla atsak ne fayda!

Sevgi ve saygı yoldan çıktıktan sonra! Soruyorsun karşına ilk çıkana, “Buradan sevgi ve saygı geçti mi, gördün mü?” diye, muhatabın cevap vermeye bile tenezzül etmeden, bizim Maraş alışkanlığı ile ‘cık!’ diyor.

*

Çocuklar hayatın öznesiydi büyükler için. O yüzden eskiden masalların sonunda çocukların başına elma düşerdi. O masum masallar çocukları başından attı.

Dünya çocukları silahlarla bombalarla yok eden gerçeklerin devrini başlattı.

Üstüne bir de virüs üretimi. Mutlu çocukların hayali cihan değse ne fayda!

Teknolojik namussuzluklar nostaljiyi silip süpürdükten sonra!

*

Paranın özne olduğu yerde asaletin ve zarafetin hükmü yoktur.

İnsanoğlu her şeyin güzelini inkar eder o yüzden bu ülkede çirkinliklerin ödül törenleri vardır.

Jüri adabı diye bir gerçeğimiz vardı da şimdi bilgisizlik ve görgüsüzlük bütün değerleri silip süpürüyor.

Jüri üyelerinin cehaletinden ve şehvetinden sual olunuyor adalet.

Reklamlarda oynatılan soytarılara bakıyoruz, arsızı hırsızı el üstünde!

Kötülüğün bu kadar prim yaptığı bir zaman dilimini hatırlamıyorum.

Süt bile içine su katıldığı için değer kazanıyor.

Ekmekler belirlenen gramajla satılıyorsa, iki bileğimi keserim.

Bizler isyanlarımızın sesini yükseltsek ne fayda!

Alan razı veren razı olduktan sonra, bize lahmacun yemek düşer!

*

Özetle sevgili dostlar, soruyorum, bugünkü nesil, altın nesil diye yutturduğunuz kesim, dindar ve kindarı bırakıyorum bir kenara, yetiştirdiğimiz evlatlarımız, acaba dedelerinin mezarını biliyorlar mı, gidip de bir kova su döktüler mi mezarları üzerine, birer fatiha okumasını becerebiliyorlar mı?

Esra Erol hanımefendi televizyonda boşuna mı program yapıyor. Çivisi çıkmış dünyanın rezil amigoları stüdyoları doldurmuşken…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol