Şimdi herkes İstanbul’da..  Şehirler, ilçeler, kasabalar boşaldı.

Otellerde yer yok deniliyor. Uçaklar dolu gidip boş geliyor. Tabi pazartesiye kadar. Pazartesi günü her şey sakinleşir, herkes kabuğuna çekilir, sular durulur, öfkeler diner, nefret dilleri susar, yenen de, yenilen de kaderine razı olur, minderine, koltuğuna oturup ya galibiyetin sevincini, coşkusunu yaşar, ya da yenilginin, hezimetin acısı ile eve kapanır. İki seksen uzanarak…

Şimdi…

Partilerinin bir önemi Yok.

Herkesin derdi, amacı, düşüncesi, aklından geçeni, kendi adaylarının seçimi kazanması, diğer adıyla belediye başkanı olması.

*

İktidar veya muhalefet parti temsilcileri, bürokrasinin önemli ve kilit isimleri, siyasi partilerin en üst tabakasından, en alt tabakasına kadar olan sempatizanları mitili İstanbul’a attılar.

Kimisi çulu serdi.

Kimisi postu.

Herkes bir şeyler serdi, attı…

Ne için, adaylarına destek için… Bir oy uğruna her şey… Ama kişisele kanaatim, kim giderse gitsin, hangi siyasi partinin temsilcisi İstanbul’u Çarşıbaşı yoluna çevirirse çevirsin, vatandaş kanaatini verdi, oyunu değiştirmedi, adayını yüreğinde saklı tuttu.

Ama denemekte fayda var.

Nasrettin Hoca hesabı, ya tutarsa…

*

Zaten belediyelerde kimse kalmadı. Vatandaş çözülecek işi için, talebi için, herhangi bir şikayeti için muhatap bulmakta zorlanırken, tepedeki yetkililer harıl harıl adayları için oy deşiriyorlar.

Bakalım, şunun şurasında dananın kuyruğunun kopmasına 2 gün kaldı.

Maç 90 dakika ama uzatmalar olabilir.

İş penaltılara kalır mı, onu da zaman gösterir.

Kim, hangi aday İstanbul’un söz sahibi olursa olsun, kazanan memleket olsun, ülkemiz olsun, huzur ve barış olsun, istikrar olsun.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol