Bu sitede, bu sayfalarda, her gün iki köşe yazısı yazan bendeniz, ilk kez zorlandım. Yazı eksikliği değil mesele.

Konu…

Yoksa, halihazırda bekleyen 20’den fazla köşe yazım var. Bu sabah öyle bir tercih zorlaması yaşadım ki, anlatamam. Dikkat ettim, MANŞET GAZETESİ’nin muhteşem manşetini mi taşımalıydım, Çin’den bir il kardeş şehir ilan edilmiş, onu mu sayfama taşımalıydım, Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Hayrettin Güngör’ün ikide bir “borcum var, benden bir hizmet beklemeyin!” sızlanmasına mı öncelik tanımalıydım, bilemedim, şaşırdım kaldım.

Büyükşehir Belediyesini ziyaret eden Çin’liler, MADO’ya da uğramışlar. Benim yanıma gelmediklerine bakmayın, onlar da gelmişken birkaç yere uğrayalım diye düşünmüşlerdir. Hadi diyelim MADIO ticaret adamı, esnaf neticede. O, ürün konseptini düşünür, Pazar payını hesap eder, netice itibariyle kazancını bilir. O bakımdan tek kelime edemiyorum.

Ama Büyükşehir Belediyesinin Çin’deki bir şehri kardeş şehir ilan etmesine tepkiler çığ gibi. Öyle ki, dün Ulu Cami çıkışı protestolar bile yapıldı. İçeriğini, sebebini biliyorsunuz. O kadar çok olumsuz yorumlar geldi ki bu haberlere, sizi temin ederim haberi bile girip girmemekte tereddüt ettim. O yorumlar bile moralimi bozdu, dedim ‘inşallah sayın Güngör bu yorumları görmemiştir, okumamıştır!’ diye. Çünkü yenilir yutulur gibi değillerdi.

Ama neticede haber, haberdi.

*

MANŞET GAZETESİ’ni bir kere daha kutluyorum. Özellikle genç kardeşimiz Mahmut Beyaz gazetenin sorumluluğunu üstlendiği günden bu yana, gündem oluşturacak manşetleriyle mesleğin hakkını vermeye başladı.

Aslanım benim… Tabi aslanım derken, Patronu sevgili Aslan Deveboynu’nun da hakkını yememek lazım.  Neticede başlık için, haber için onun da yorumu, onayı gerekiyordu. Cesaretlerinden ötürü tebriklerimi kabul etsinler. Dedemden kalma bir aferin vardı, onu da verdim gitti, helal olsun!

Özgür basın, cesaretli gazetecilik buna derim ben!

Netice itibariyle…

Biz bu hallere düşecek şehir miydik?

Herkesin diline sakız olacak kahraman şehrini kahraman evlatları mıydık?

Kadim kent diyorlar bizim için, kadim şehrin kadim insanları diyorlar. Biz kadersiz şehrin çocukları olmayı hak ediyor muyduk?

Sahi, biz sahipsiz şehrin sahipsiz torunları olmayı içimize sindirebiliyor muyduk?

*

Sayın Hayrettin Güngör için vatandaşın, yani kamuoyunun ilk günlerdeki algısı muhteşemdi. Bazı daire başkanlıklarının iptal etmesini, araç tasarrufunu olumlu karşılamıştı insanlar.

İlk günlerde verilen not on üzerinden on idi.

Ancak zamanla, kabul ve karşılamadaki sınır, sık sık borçtan söz edilmesi, ‘kimse benden bir yıl için hizmet beklemesin!’ cümleleri, vatandaşın kafasını karıştırmaya başlayınca, ilk günlerdeki olumlu algı da yıkılmaya başlandı.

Bu mesele için roman bile yazabilirim.

Ancak uzatmak istemiyorum. İstersem zülfüyare dokunur. O bakımdan sayın Hayrettin Güngör’e bir ağabey tavsiyem, tutarsa tabi, bırak şu borç-harç meselesini, bırak şu hizmet veremiyorum, veremem, beklemeyin mesajlarını, bırak şu artık geleni-gideni ağırlama fasıllarını.

Bırakın şu insanlara itici gelen ve kabul görmeyen, ‘beni buraya REİS gönderdi’ sözlerini…

Lütfen özüne, işine dön sayın Başkanım.

Herkesin borcu var ama hayat devam ediyor. Belediyeyi ağlama duvarına çevirmek kimseye bir şey kazandırmaz, kimseye de aferin dedirtmez.

Neticede siz bu belediyeyi bir muhalefete partiliden devralmadınız.

Bakın, sayın Mahir Ünal’ın verdiği süre de doldu, geçiyor bile…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol