O hale geldi ki artık kimse kimsede iyi niyet aramıyor. İşe giren ede, işe alınan da birbirlerine kuşku ile bakıyor. İşe giren ‘acaba yarın çıkartılır mıyım?’ endişesi taşırken, patron da, yani işveren ‘acaba işe aldığım kişi bana fayda sağlayacak mı?’ hesabı güderken, herkese de biliyor ki artık iş aslanın ağzında.

O bakımdan işe giren işinin kıymetini, sebat ve kanaat etmeye bakıyor. Azdan çoktan. Artık iş beğenmemezlik yapan azaldı. Yoksa bu şehirde işsizlik diye bir şey yoktu düne kadar. İş beğenmeyenlerin çok olduğu kadim memleketimde, şimdi işe giren işine dört elle sarılmayı amaçlıyor.

Geçim zor diye.

*

Merhum, büyük işadamı Sakıp Sabancı işe alacakları ile de yakından ilgilenen babacan patrondu. Beyaz çorap giyeni, evi olmayıp da arabası olanı işe almazdı.

Sabancı’nın kriterleri arasındaydı bunlar.

Bir arkadaşım anlattı, iş için başvuran delikanlıyı karşısına almış, ona; “Tamam elamana ihtiyacım var, ama seni bir hafta denerim, çalışmana, hal ve gidişine bakarım, kafama uyarsan, kendini işe verirsen seni işe alırım. Deneme süren bir hafta!” deyince işe ihtiyacı olan genç ne dese beğenirsiniz; “Tamam, beni deneyin, ama ben de sizi deneyeceğim!” deyince patron afallamış. Beklememiş böyle bir çıkışı, farkındalığı…

Ne demek, işçi, işe girecek elaman patronu deneyecek. Ama hoşuna gitmiş ve işe ihtiyacı olan delikanlıyı fazla uzatmadan, sorup sorgulamadan işe almış.

İşi arayanlar, siz de patronu denemek için süre tanıyın!

Bu formül tutacak, göreceksiniz. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol