Adam çulsuzun tekiymiş. Sonra nasıl olduysa birdenbire zengin oluvermiş. Artık piyangodan mı çıktı, bir yerde hazine mi buldu, kayınbabasından miras mı kaldı, totodan 13’ü mü tutturdu, bir yerlerden avanta mı kaptı bilinmez, zenginler sınıfına katılmış. Tabi bir itibar, bir gösteriş budalası, sormayın…

Zenginleştikçe ölümden de korkar olmuş. Kabir azabı ve yalnızlığı düşündükçe aklı gidermiş.

“Öldüğüm ve mezara gömüldüğüm ilk geceyi kim sabaha kadar benimle beraber geçirirse, servetimin yarısını ona bağışlayacağım!” diye vasiyet etmiş.

Haber salınmış dört bir yana. Lakin yanaşan çıkmamış. Nihayet bir hamal.  Garibanın teki. “Benim sadece sahip olduğum bir ipim var, kaybedecek de başka bir şeyim yok. Sabaha kadar bu kabirde zenginin ölü bedeni yanında durursam, sabah kabirden zengin çıkarım” diye düşünmüş ve kabul etmiş.

Birlikte kabire konmuşlar. Gece olmuş, sorgu-sual melekleri gelmiş. (Münker ile Nekir) bakmışlar ki kabirde bir ölü, bir de canlı var. Sorgu ve suale ‘canlı olandan başlayalım’ demişler ve hayatta sadece sahip olduğu serveti bir hamal ipi olanı sorgulamaya başlamışlar.

Bu ip kimin, nereden aldın, ne zaman aldın, kimden aldın, kaça aldın, niye aldın, nasıl aldın, neyin karşılığı aldın?

Adam kan ter içinde kalmış, bunalmış, ne diyeceğini bilememiş ve bu sorgu-sual şafak sökene kadar devam etmiş. Sorgu melekleri, ‘bugünlük bu kadar yeter, sonra devam ederiz’ demişler. Ancak vasiyet gereği sabah kabir açılmış ve hamalı dışarı çıkartmışlar. Yakınları, ‘Tamam, vasiyete uydun, zenginin servetinin yarısı senin’ demişler.

Aman demiş hamal, aman! “İstemem kalsın! Ben bir ipin hesabını veremedim, bu kadar sonradan edinilmiş haram servetin hesabını nasıl veririm!” deyip uzaklaşmış.

Not, bu yazı, verecek hesabı olanlara ithaf olunur! 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol