Zaman değişti ve değişirken bir şeyleri alıp götürdü bizden ve yerine bir başka şeyler getirdi. Ne götürdüklerine mâni olabildik ne de getirdikleriyle nasıl başa çıkabileceğimize dair net bir teklif ortaya koyabildik.

Unutmamalıyız ki kâinattaki en büyük kutsal insandır ve tüm kutsallar da kutsallık atfedilen kavramlar da insanın huzur ve mutluluğu için vardır. Eğer var olan kutsallara rağmen insan denen varlık mutlu ve huzurlu değilse ya kutsallar anlaşılamamış ya da bu kutsallar anlam kaymasına uğramıştır.

Bu yüzden de içinde bulunduğumuz ahlaki ve dinsel yozlaşmaya, eylem ve söylemlerimizin birbirinden çok farklı olarak cereyan etmesine kendimce bir başkaldırı olarak periyodik zaman aralıklarında yazdığım makaleleri bir araya getirerek “Galiba yanlış anladık” dedik.  Zira evrensel değerleri ezelden ebede taşıması gereken kutsallar silsilesinin zenginliği içinde idrak yetimleri olarak bizler, bugün yazık ki sözünü etmeye çalıştığım dejenerasyon içinde boğulmuş durumdayız. Özellikle “Galiba yanlış anladık” adlı eser okuyucu ve takipçilerin bu anlamda nefes almalarını sağlayarak, hayata ve kutsallarımıza bakış açısını değiştirecektir.

*

Kerbübelâ adlı eser ilk cildi ile büyük beğeni topladı ve günümüz Kerbela’larına ışık tutmayı amaçlayan bir eserdi. Bu eseri özellikle tarihsel serencamı günümüze getirerek aslında tarihin sadece tekerrürden ibaret olduğunu ve tarihsel süreçte “Hüseyni”lik ve “Yezit”liğin hep var olduğunu, hak ve batıl mücadelesinin kıyamete kadar devam edeceğini, asıl hicretin içimize olması gerektiğini, içimizdeki Yezit ile mücadele edebildiğimiz sürece “Hüseyni” olabileceğimizi bir roman edası içinde nakşetmeye, duygu ve mantık terazisini kurmaya çalışarak mümkün mertebe “objektif” davranmaya çalışılan bu 4 cilt okuyucu ve takipçilerin bilinç dünyasını tazeleyecek ve özellikle içsel yolculuklarına eşlik edecek, ilke ve hakkaniyet kantarına tek başlarına çıkmalarını sağlayacaktır kanaatindeyim.

*

Son olarak 4,5 yıllık bir emeğin ürünü olan “Hz. Havva’dan günümüze kadın” adlı iki ciltlik eseri ise toplumun anası ve mürebbisi olan kadının yerini sorgulamayı, kadınlarımıza ve kızlarımıza hak ve hukuklarını yeniden hatırlatmayı amaçladı. Bu eser özellikle dinsel terminoloji kullanarak erkeğin kölesi olarak addettiğimiz kadının toplumun anası olduğu gerçeğiyle yeniden yüzleştirecektir. Hak ve hakikat kaleleri yıkılmadan evvel oraları mesken eyleyen kötülere kötü, yaptıkları yanlışlara yanlış, çirkinliklerine çirkinlik diyebilmek zorundayız. Bunu yaparken de tamahkâr bir tüccar gibi; fayda zarar hesabı ile değil; hakiki bir Müslüman hasbîliği içinde faydadan feragat ederek zararı göze alarak kötünün kötülüğünü, çirkinin çirkinliğini, yanlışın yanlışlığını ifade edebilmek zorundayız.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol