banner1451
banner1461

Toplumun değer yargıları değişiyor…

İnançlarımız bile, menfaate dayalı inanış biçimlerine dönüşüyor…

Dinin emirleri, toplumun faydasına olduğu zamanlarda kutsallaşıyor…

Dinin emirleri, toplumun faydasına değilse, değer ve kıymet dahi verilmiyor…

Makam ve mal sahipleri, dinin emirlerini, kendi hegemonyaları için yüceltiyor ve değerli buluyor…

Kendi hegemonyalarına ve yaşantılarına uymuyorsa, yüzünü dönüp bakmıyor bile…

Aslında, tarih boyunca bu böyle olmuştur ve böyle olmaya da devam etmektedir…

Tevhid esasına dayalı olmayan inançlarda, bu sonucun olması mukadderdir…

*

Dİn, Allah tarafından gönderilen nizam ve kanunların ortak adıdır…

Din sadece sözlerle ifade edilen veya geleneklerle yaşatılan bir yaşam biçimi değildir…

Din, Allah’ın nizamıdır…

Din, bizim kendi dünyamızı ve hevamızı yaşatmak için bir materyal değildir…

Din, bizim oyuncağımız değildir…

Nitekim Kuranı Kerim’de bu konu çok açık bir şekilde bize anlatılmıştır;

“…Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduğunuzdan habersiz değildir.” (Bakara:85)

*

İşimize geldiği zaman, Allah’ın kitabına bakıp, işimize geldiği zaman, günümüzün kanunlarına sığınamayız…

Böyle bir inanış şeklini Allah kabul etmiyor…

Ramazan’da Müslüman, Şevval’da kapitalist…

Ömer Hayyam da bu konuyu bir dizesinde çok güzel ifade etmiştir;

"Bir elimizde kadeh, bir elimizde Kuran,

  Bir helaldir işimiz, bir haram,

  Şu yarım yamalak dünyada,

  Ne tam kafiriz ne tam müslüman."

*

Şimdi gelelim günümüzün problemlerine ve çözümüne…

Nolacak sonumuz…

Ne olacak bu ülkenin durumu…

Ekonominin durumu düzelecek mi…

Bu soruları bugünlerde herkes soruyor…

Kapıdan ilk giren dostlarımız, bu soruları soruyorlar…

Durumun düzelmesi, tamamen toplumsal olarak düzelmemize bağlı…

İmanı mükemmel bir nesil olduğumuz gün…

Ahlakı ve adaleti ayakta tuttuğumuz gün…

İkiyüzlülüğü, menfaatçılığı değil, kardeşliği ve yardımlaşmayı yaşattığımız gün…

Allah’ın nimetlerine şükrettiğimiz ve paylaştığımız gün…

Her şey kendiliğinden düzelecektir…

*

Yoksa; herşey elimizden bir bir kaymaya devam edecektir…

Yoksa; hiçbir şeyin bereketi kalmayacaktır…

Yoksa; yarın, bugünümüzden daha kötü olmaya devam edecektir…

Allah bizim kalplerimize ve yaşantımıza bakıyor ve ona göre de yeryüzüne rahmetini gönderiyor…

Kural bu…

Nasıl yaşarsak, ona göre de toplumsal adalet ve toplumsal huzur geliyor…

Allah’ın kuralı bu…

Dünyanın toplumsal kuralı bu…

Dünyanın çivisi çıktıysa, toplumsal bozulma yaygınlaştıysa, kim düzeltebilir ekonomiyi…

Kim düzeltebilir eğitimi ve aile düzenini…

Yeryüzünde akan mazlum kanları var iken…

Yeryüzünde birileri doyarken, binlerce insan açlıktan ölüyorken…

Yeryüzünde hayvanlar bile insanoğlunun egosu sebebiyle katledilirken….

Tüm dünya Avustralya’da, develerin öldürülüşünü izledi… Binlerce deve otomatik silahlarda katledildi…

Bu hunharca katliamların yaşandığı zalim dünyada, hangi rahmeti, hangi huzuru bekliyoruz…

Gökyüzünden bir rahmet eli, gözyaşlarımızı silecek mi zannediyorsunuz…

Gökten bir yardımın gelmesini mi bekliyorsunuz…

Önce kalplerimizi ve bakış açılarımızı, inancımızı ve değer yargılarımızı düzelterek başlayabiliriz…

Önce kendi nefislerimizden başlayarak, ailemizi ve kapılarımızı düzelteceğiz, sonrasında sokağımızı ve mahallemizi, sonrasında da ülkemizi ve dünyamızı güzellikler kendiliğinden kaplayacaktır…

Selam ve dua ile kalınız…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol