Tanımadığım bir adamla, zamansız bir mekanda ister istemez muhabbetim oldu. Taksicilik yapıyormuş. Ayıp değildi. Niceleri var ki pazarcılık yapıyor.

Üniversite mezunu, iş bulamadığı için ekmeğini böyle kazanıyordu.

Kendine dargın yaşıyordu biraz. "Okudum ama adam olamadım" dedi.

Adam olmanın yeni şartlarını bildiğim içindir ki, o cümleyi kendisine haksızlık etmekle gerçekleri doğrulamak arasında kurduğunu düşündüm.

Arsızların, hırsızların, tecavüzcülerin adam sayıldığı bir ülkede!

Konuştukça, ben de dinledikçe açıldı, ne varsa döktü ortaya; Evli bir çocuk babasıymış.

Çaresizliğini söylemesine gerek yoktu, her şey ortadaydı çünkü.

Çaresizliğinin dilsiz bir yanı vardı ama mesele çocuklara geldiğinde öyle çok öfke birikmişti ki ağzına geleni saydı. Ben de ona eşlik ettim.

Çocuklara tecavüz edenleri insandan saymadığım için.

*

Mutluluğa giden yollar ardımızda kalırken, önümüzdeki gerçeklerin ikimiz de farkındaydık.

Babasından kalan resimlerin sohbetine koyuldu.

Benim en iyi bildiğim zamanların.

Yine dişlerini sıktı.

"Benim babam başkalarını düşündüğü için suçlu sayıldı da şimdiki babalar kendilerinden başkalarını düşünmediği için paraya boğuldu" dedi.

Babasını tanıdığım biriyle konuşuyordum sanki.

*

Sonra taksi sahiplerinin yasaların üzerinde tepinmesine taşıdı sözü.

Devletin taksi sahiplerinin çalışanlarını sigortalı yapma zorunluluğu olduğunu cümle alem biliyor ama taksi patronları bunu asla ödemiyor.

"Ben ödüyorum" dedi.

İyi bir gözlemciydi, uyuşturucunun peynir ekmek gibi satıldığını, gençlerin nasıl zehirlendiğine şahitliği vardı.

Erkeklik şerefinin mumla arandığı bir düzende, kimseye güveni yoktu artık.

Şimdi zalim zamanlardı.

Yalanlar ülkesinde kudretini yitirmiş gerçeklerin bir daha ayağa kalkamayacağını ikimiz de biliyorduk.

Televizyonları tartıştık, dizilerle topluma verilen uyuşturucu haplarını!

"Bu kadar gönüllü müşteri varken mesai de bitmez" dedi, "değerleri tahrip eden sinsi saldırılar da!"

*

Sohbetimizin sonunda konuştuklarımızdan kalanları topladım da çok şey kaldı bende.

Ama böyle muhabbet ortamında sözün nereye kadar gittiğinizi hesaplıyor sadece.

İnsanların düşünceleri, ağzından çıkan cümleler de araçlardaki taksimetre gibi. Gönlümüzdeki taksimetreler bizleri nereye götürüyor ve nasıl bir bedel ödeyeceğiz? Bunun hesabı yok! Fikir hakları!

Kadının biri şarkı hırsızlığı yapıyor, Hollanda'da geçerli olan yasaları Türkiye'ye sunuyor.

Nasılsa bizde fikir hakları yıllara gebe! Hollanda uyuşturucu cenneti ya, yakında bizdeki uyuşturucu çakallarını da Hollanda yasalarıyla korurlarsa şaşırmam!

Ne kıyak hayat! İnsanlar eser üretsin, diğerleri babasının malı gibi kullansın.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol