Aşağıda okuyacağınız yazı ve hikâye bana ait değil. Sıkı takipçim, ama yüzünü görmediğim okurum sayın Yusuf Yurttaer’e ait. Belki yaşadığı hikâyeden ve duyduğu yaşanmış hadiseden yola çıkarak bizimle paylaşmış. Ben de sizinle paylaşmayı uygun gördüm.

Buyurun…

*

Bu hikâyeyi önceleri bir daha anlatmıştım

ikinci hikayeyi anlattım mı bilmiyorum, anlatmış da olabilirim

Bu hikaye bir dostumdan, bir abimden dinledim benim gibi dinleyenler de olmuştur. Yanlışım eksiğim var ise kusuruma bakmayın doğrusunu da öğrenmek isterim.

*

O günlerin ilmi dehası yüksek alim bir kişi Merhum Hafız Ali Efendi. Namazını kıldırmış caminin avlusunda bir kaç cemaatle sohbet etmektedir. Sohbeti biter yanındakiler ayrılır. Hemen yanına cemaatten başka kişiler gelir. Heyecanla, biraz da tepkili bir dille,

“Hocam hocam, bunlarla niye muhatap oluyorsun.”

Hoca “Niye muhatap olmıyım ki. Hırsız mıdırlar Namusuz mudurlar?” diye sorar

Cevap verirler; “Hocam onlar İşci Partili. Onların ne dini ne imanı ne'de vatanı, bayrağı var. Onlar kominist hocam, Onlar anarşit!” derler.

Hoca şöyle bakar hafif bir gülümsemeyle lafları söyleyenlerin yüzüne. Tarihi bir söz söyler. ilmine bilmine yakışır bir söz; “Eğer onlar anarşit , vatansız, bayraksız ise devletimiz başımızdadır. Eğer onlar dinsiz ise, biz aynı camide, aynı rükuya eğildik. Aynı Allah’a niyaz ettik.” Eğer onlar anarşit'se ve de devlet buna müsaade ediyorsa, vay, vay devlete.

Eğer onlar bizle aynı camide aynı Allah’a yalvarıyor ve de bunlara dinsiz diyorsak vay ki vay bu millete.

İKİNCİ HİKÂYE, BİZZAT BEN YAŞADIM.

Eskilerde bende bir kurs açma hevesine girdim evimi sattım onunun parasıyla bir kurs açtım sonunda iflas edip kapattım.

İşte o kurs’culuğum döneminden. Ben de çalışan personelin babası ziyarete gelmişti. Hacı babayı makamımıza aldık, çayını kahvesini söyledik.

Sonra sohbet başladı Söz eninde sonunda gele gele siyasete dayandı.

O günlerde belediye seçimleri var. Hacım sazı aldı eline.

Yaş 80 üzerinde bir kişi.  Yıl 2009 ya da 2010. İlk başta oyunu Demokrat Partiye verdiğini, sonra da Doğru Yol'a verdiğini, şimdi ise AK Partiye oy verdiğini, çok şiddetle AK Partiyi savunduğunu anlattı.

“Hacım…” dedim, “Bu kadar belediye başkanı gördün. En iyi çalışan, en faydalı olan başkan olarak hangisini gördün?” dediğimde. Cevaben; “CHP'li ibraamı gördüm.” demişti. “Ondan iyi çalışan, ondan çok çalışan belediye başkanı görmedim.”

Tabi ki İbrahim Öztürk'ten bahsediyordu. Sordum; “Hacım bu çalışkan insanlara hiç oy verdin mi?”

Ellerini iki yana açarak; “Tövbe tövbe, Allah’ım inşallah da verdirmez.” demesin mi…

“Niye hacım? Hem en iyi çalışan diyorsun hem de oy vermem diyorsun. Niye ki?” dediğimde,

Cevap olarak şunu söylemişti; “Başka partiden aday olsa başkasına vermem, hep onlara veririm.”

“Adam partisini mi değiştirsin hacı, hem de niye değiştirsin. Adam o partiye inanmış, onun ilkelerine inanmış, onun doğruluğuna dürüstlüğüne inanmış, sen de bunları görmüşsün, denemişsin, dürüstlüğünü test etmişsin en güzeli bu değil mi?” dediğimde,

“Ne diyem ki edem, ne diyeyim ki?” demişti saf haliyle…

Ben bilemedim ne diyeceğimi, cevap da veremedim.

Ama bu anı, bu hatırayı yaşadım bizzat!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol