Çin’de baş gösterip, tüm dünyaya dalga dalga yayılan koronavirüs’ün ülkemize sıçramasından korkuluyor. 

Hayır, hain koronavirüs’ten korkmuyorum. Amerika’nın tüm dünyaya korku salmak için başlattığı biyolojik savaşın bir parçası olan virüs, her nedense çevremizi sarmış olsa da, ülkemize girmemiş olması sevindirici… Derken, akşam oldu erken, bu ayın 8’inde, yani dünya kadınlar gününde, bir akıllı vatandaş, Ali Babacan’ın partisini açıklayacağı 11 Mart günü virüsün Türkiye’de görüleceğini ileri sürdü.

Tam da dediği çıkı. Yani gündem değişti, değiştirildi belki de… İddia o ki,  haber güme gitsin diye dün itibariyle bütün haber kanalları virüsle başladı, virüsle haber programlarını kapattılar. Tartışma programlarını saymıyorum zaten, baktığım da yok. Maşallah herkes virüs uzmanı kesildi başımıza.

*

Dediklerine bakılırsa 115 ülkeye bulaşmış, herhalde bizden korkmuş olmalı ki, sınırlarımızdan içeri girmedi. Kim bilir belki de giremedi. Belki de dış güçlerin gücü yetmedi bize.

Siyasetçisinden belediye başkanına, gazetecisinden bürokratına kadar herkesin maske taktığı, maske ile dolaştığı günümüzde, baksanıza maske fiyatları almış başını gitmiş, kolonya da buna yardımcı olmuş!

Ne diyordu Y. Özdil, “CHP’li iken AK Parti maskesi takıp, bakan olan var. AK Partili iken CHP maskesi takıp, milletvekili olan var. Daha düne kadar AK Parti’nin bütün günahlarında, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olarak imzası bulunmasına rağmen, şimdi muhalif maskesi takıp, parti kuranlar var. (Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan ve Abdullah Gül’ü kast ediyor)

Ben de diyorum ki, FETÖ kahvaltısında tekke maskesi takıp, Afrika kabilelerine kurban keserek, faizsiz bankacılıktan kredi cukkalayan, bir yandan raiba maskesi takıp, bazı vakıflara bağışta bulunarak, kamu bankalarını hortumlayan, beri yandan laik maskesi takıp Atatürkçü Düşünce Derneğinde onuncu yıl marşı söyleyerek, CHP belediyesinden malı götürenler var.

*

Devam edeyim mi? Hadi bakalım, durmak yok, yola devam; puro’lu kocaları ihale kapsın diye, mütedeyyin maskesi takıp, ihram giyerek umreye giden, dönüşte free shop’tan (yurt dışı seyahatlerinde eğlenirken, karısını ve çocuklarını düşünmeyip, şirinlik olsun diye eşine parfüm aldığı satış noktası) viski alırken, yakalanan piercingliler (Fransızca kelime. Sivri bir aletle delmek, oymak) var.

Şatafatlı sofralarda mevlid okutarak, kırk günlük bebeğine tek taş yüzük takanlar var. Tabi bir lokma, bir hırka maskesi takarak.

Yalakalıklarını suratlarına vurup, suratlarına tükürdüğümüzde, ‘Ya Rabbi şükür’ maskesi takıp,  yılışık yılışık sırıtan gazeteciler var.

Muhalif maskesi takıp, milleti keriz yerine koyarak, objektif gazetecilik kisvesiyle düpedüz çakallık yapanlar var.

Dürüst maskesi takan, süzme sahtekârlar dolu. Namuslu maskesi takan tescilli hırsızlar, ahlaklı maskesi takan katmerli utanmazlar, erdemli maskesi takanlar damarı çatlamışlar var.

*

Yeter mi? Çirkin kadınların güzelleşme uğruna suratlarına giydirdikleri salatalık maskesi var. Yüzsüz insanların ve iki yüzlülerin takındıkları ve taşıdıkları maskeler var. Piyasada çok aranan ama az bulunanlar arasında.

Hal böyle iken, virüs bulaşacak korkusu ve telaşı ile hala solunum maskesi takmaya gerek var mı derseniz, adamlar yaydıkları virüsü geçersiz kılmak için aşı satıyorlar cayır cayır! Maskeli baloyu ve maskeli beşler filmini es geçiyorum izninizle!

Zira, herkesin cebinde birkaç maske ile dolaştığı günümüzde, kim korkan koronavirüs’ten! Allah seni kahretsin Amerika!

Özetleyecek olursam; Siyasi, bürokratik ve yerel yöneticilik yaşamı boyunca maske’yle dolaşanlara virüs ne yapsın birader!

NOT: Son edindiğim istihbarata göre, şehrimizde büyük bir kurumda bir kişide koronavirüs belirtileri başlamış!!!

 Acilen tedbir alınmalı!!! Yazık, çok yazık!!!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol