banner1451
banner1461

Ne zaman bir cami yanından geçerken, cami hoparlöründen sela duysam, içim cız eder, tanıyım tanımayayım yüreğim burkulur, gele vefat eden tanıdık ise, bir de üstüne üstlük genç ise yıkılan ben olurum.

Cami yakınından geçerken, böyle bir sela sesi duymamak için içimden dua ederim. Ancak duyduğumda da, hayatını kaybeden için her şeyin bittiğini anlamakta zorluk çekmesem de, ölene rahmet, yakınlarına fatiha okurum içimden.

Ancak biliyoruz ki, herkes bir gün ölecek. Ölümden kaçış yok. Rabbim iman ile göçenlerden, ahrete intikal edenlerden eylesin deriz ama yine de iman adına, din adına, Kur’an adına yasaklanan ne varsa yapmaktan zerre-i miktar kadar imtina etmeyiz! Duruşumuz, sözlerimiz, yazmalarımız hep göstermelik! İkiyüzlülük ve riyakârlık kanımıza işlemiş!

Sözünü severiz, kendimize bir maske takarak kendimizi kandırır, başkalarının yanında dini, imanı ve kutsal kitabı düşüncelerimize alet etmeyi Müslümanlık sayarız.

Tabi Allah’ı kandırmak mümkün değil.

*

Sevdiğimiz insanları kaybettiğimiz zaman hayata bakışımız anlık da olsa değişiyor.

Diyoruz ki; "nasıl terk edeceğiz bu zamansız yolculuğu?" Eski bir limanda batarken bütün teknelerimiz!

Yitirdiklerimiz ve kazandıklarımızla hayata bıraktıklarımız arasındaki imzamız nasıl olacak?

Taşınmaz malları vicdanlardan daha değerli sayan bir dünyada, sevgiden değerli hiçbir şey olmadığını anlamak için vaktimiz olacak mı acaba?

Hayat bir mücadele elbet ama başkalarını devirerek ayakta kalmak duygusunun hayatta yeri yok.

Bu dünyadan göç ederken mallarını bağışlayabilirsin.

Ama kendini bağışlayamamak var ya! O berbat bir şey.

*

"Kimin canını acıttım?" diyeceksin. "Kimlere kan verdim?" "Kaç çocuğun elinden tuttum?" "Hangi davaya işçilik ettim?" Çaldığın kapılar açılmadı diye sen de başkalarına kapattın mı kapıları?”

Allah sevgisiyle çıktığın yolculukların rehberi oldun mu? Yoksa hayatın ihtirasına yenik mi düştün paranın sihrine kapılıp.

Bugün Allah için ne yaptığımızı sorgulamaktan bile aciz haldeyiz.

Her tarafta silah sesleri, şehitler geliyor akşam haberlerine düşen, Ortadoğu kan gölü. Masum insanlar ölüyor, Batı’nın sesi çıkmadığı gibi, şerefsiz Amerika terör örgütlerine destek veriyor, İsrail denen ABD’nin ve batının maşası soysuz millet, Müslümanları katlediyor.  

Bu savaşlar, kahpelikler ve soysuzluklar dünyasında hayatın küçük sihirleri de var.

Ve hep bir şeyler fısıldıyor bizlere. Bu koca dünyada bizim tuttuğumuz yer nedir ki, içimizde insanlık adına sevgi yoksa eğer. Çünkü hayat bir yürek ağrısıdır. Paranın çağrısına kulak kabartmak değil.

*

Hiçbir tavşanı yakalayamamış tazı olmakla hiç kimsenin günahına girmemiş olmak arasında o kadar uzun bir yol var ki.

Kuruyor her şey, çiçekler gibi.

Zaman durmuyor ve bir çocuğun evden kaçmasıyla eve dönmesi arasındaki kadar çabuk bitiyor her şey. Ertelenmiş düşlerin pişmanlığıyla!

Elbette hiçbirimiz masum değiliz ama kavanoz dipli dünyanın içinde adımızın yazıldığı kâğıt parçacıklarında yazılan söylemler en değerli hazinemizdir.

Yaşarken bedenimizi süsleyen pahalı ve görkemli giysiler değil!

Hiçbir sihirli formül parayla ve güçle insanların değişmesine engel olamamıştır. Ve ne yazık ki biz buna "şahsiyet!” diyoruz.

Ruhunu paraya satıp, insanların ekmeğiyle oynayıp kendilerine sükseli hayat üretenleri de verilen adreste bekliyoruz!

*

Dünya ölümlü dünya. Bugün varız, yarın maziye karışacağız. Eski bir limanda batan tekneye dönüşeceğiz.

Allah ölümün de hayırlısını versin!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol