KADINA KALKAN ELLER KIRILSIN!

Kadın kolları Başkanı Fatma Çay’ın okuduğu bildiride, “Kars’ta Mert’imizin başına gelenlerin üzerinden daha bir yıl geçmeden, Özgecan ile yaşadığımız bu acı, toplum olarak nereye gittiğimiz ve neye dönüştüğümüz sorularını akıllarımıza getirmeli ve bu durum idarecilerimizi derin bir düşünceye ve mevcut durumla bir an önce yüzleşmeye sevk etmelidir.

Yaşananların hayatın içinden günlük olaylarmış gibi, her yerde olabilirmiş gibi bir hafiflik ile ele alınıp, ah-vah edilip üstünden geçilip gidilmesi kabul edilemez. Ülkemizde maalesef uyuşturucu bağımlılığındaki artış ve kullanma yaşının 10’a kadar inmesi, toplumsal şiddet yönelimi artışı, aile kurumundaki dejenerasyon (ki 2004’te 91 bin 22 olan boşanan çift sayısı, 2014’e gelindiğinde yüzde 38 rekor artışla maalesef 125 bin oldu) kadın cinayetlerindeki artış 2002’de 66 kadın cinayeti kurbanı varken, 2014’te 240’a yükselmiştir. Kaygı verici boyutlardadır. Ülkemizde ceza evleri dolup taşmakta, hükümetin tam kapasite ile kullandığı hatta kapasiteyi zorladığı tek kurum ceza infaz kurumlarımızdır” dedi.

TRAJİK BİR BUHRAN YAŞIYORUZ

Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Fatma Çay, basın metninin devamında şunları söyledi; “Bu istatistiklerin çok hızlı bir şekilde artışını toplumun tüm kesimleri, ülkemizin bütün bölgeleri üstü örtülemez bir şekilde, en acı tablolarla yaşar hale geldi. Gün geçmiyor ki kaçırılan bir çocuk, uyuşturucu batağında sokaklarda ölen bir genç, tecavüze uğrayan bir mağdur haberi duymayalım. Bütün bunların sadece ülkemizde olmadığını biliyoruz. Evet biliyoruz, tüm dünyada trajik bir buhranın yaşandığını… Parçası olmak için çırpındığımız bu modern dünyada yılda 1,5 milyon çocuğun fuhuş pazarının ‘malı’ yapıldığını, tecavüze uğradığını, eşi tarafından dövüldüğünü biliyoruz” diye konuştu, insanlığın yaşadığı buhran kendiliğinden meydana gelmediğinin de altını çizerek, sistemli bir şekilde bütün dünyaya hazcı, bencil, tek başına, hedefsiz varlığın manası sadece tüketim nesnesi olmaktan öteye götürülmeyen, kapitalizm tarafından dayatılan insan modelinin, modern dünyada ruhunu ve onun ihtiyaçlarını görmezden gelmeye çalışarak var olma çilesi çektiklerinin altını çizerek sözlerine son verdi.