banner1451
banner1461

Geçen sene, Türkiye genelinde yayınlanan 1106 gazeteden 100 tanesi kapanmış. Her gazetede ortalama 10 kişinin çalıştığını düşünsek, bu 1000 meslektaşımızın daha işsiz kaldığı anlamına geliyor. Hemen her ilde bulunan üniversitelerimizin hemen hepsinde var olan 'Basın/ Yayın' fakülteleri durmadan yeni gazeteci adayları yetiştirirken, gazetelerin kapanması ve yüzlercemizin işsiz kalması ne demek?

Hele araştırmalara göre günümüzde her 4 gazeteciden 1'i zaten işsizken, bu gençler geleceğe nasıl umutla bakacaklar peki?

Ve peki, bu gazeteler neden kapanıyor?

Efendim, sanal medya. Millet internetten okuyor. Çünkü dünya insanların avucunun içinde artık. Dağdaki çoban da anında ulaşıyor habere. Tıkla, on kanaldan son haberleri öğren, tıkla köşe yazarlarını oku. Gazeteye ne gerek var!

Gazete avucunun içinde çünkü.

*

Gazete çıkartmak maliyetli iş. Hele günlük gazete isen, işin daha da zor. Çalıştırmak zorunda olduğun kadro, onların sigortaları, maaşları, diğer girdileri, zaten ekonomik olarak daralan günümüzde, yaşama mücadelesi, gazetelerin yayın politikasının da önüne geçince, resmi ilanlar yanında belediyeler de basına karşı bir ambargo, bir cephe oluşturma harekatına girişince, (özellikle büyükşehir belediyesi) bu kez tavır almalar başladı. Dikkat ediyorum, ki kendimden biliyorum, haberleri girmediği gibi, bıyıksız resimleri ile de ti’ye almalar çoğaldı son günlerde.

Başta bu işin kazançlı olduğunu düşünerek çalıştıkları gazetelerden ayrılanlar, kolay yoldan köşeyi dönmeyi amaçlayanlar, baktılar pabuç pahalı, çark ettiler, bir iki sayı çıkartıp, sonra güzergâhı internet sitelerine çevirdiler.

Bir büro, elaman olmasa da oluyor, bir fotoğraf makinası, işlem tamam. Ya gazete… Efendim, başta kâğıt, artan maliyetler… Ekonomik kriz zorluyor.

Tabii bunların ikisi de tartışılmayacak kadar önemli etken. Etken de, biz kendimize bakıyor muyuz hiç?

Biz acaba, "Okunacak Gazete" yapıyoruz da, millet mi almıyor?

*

Bir büroya, işyerine gittiğimde, sofra kurulmuş ise, altında da bir gazetemiz var ise, tepki gösteririm. O sofra için, altına o gazetemizi kim serdi ise, ona; “Bu gazetede emek var, göz nuru var, lütfen bir daha gazeteleri yemek sofrası olarak kullanma!” diye uyarıyorum.

Bir gazetemizi görsem sokakta, kaldırımda, kenarda, atılmış da olsa, bir ekmek gibi itinayla alıp kenara bırakıyorum. Yerde parçalanmaya hazır gazete görmek, beni üzüyor, içim daralıyor.

*

Bakın! Gazete "Haber" demektir. İnsanlar, televizyonda kısaca görüp öğrendikleri haberlerin, ayrıntılı iç yüzünü öğrenmek isterler.

İnsanlar, televizyonlarda hiç yer almayan haberleri de merak eder, okumak isterler.

İnsanlar, gazetelerinde "Doğru ve eksiksiz haber" isterler.

Dünyanın her ülkesinde, her gazetenin eğilimi vardır. Bu eğilim, köşe ve fikir yazılarında kendini gösterir. Gazete için önemli olan, savunduğu fikirlerin okunmasını sağlamaktır. Bunun için de satması gerekir.

Satmak için de gazetenin "okunan gazete" olması şarttır.

Yoksa kendin yazar, kendin okursun. Bir gün de kapanır gidersin, kimsenin umurunda olmaz, ruhu bile duymaz!

Önemli olan, en uçtaki, muhalif insana bile sizin yayın politikanıza ters düşse de, gazetenizi o kimseye okutmak!

Gazete çıkmak için çıkmamalı.  Haberleri tarafsız. Yorumları insanı üzerinde düşünmeye sevk eden analizler üzerine kurulu. Bir sövgüler dizisi değil, bir fikri savunuyorsunuz, iktidarı da, muhalefeti de okumalı.  İktidar da okumalı diyorum çünkü muhaliflerini izlemek ve düşünmek için. Kaldı ki, tüm fikir yazıları, siyasi ve ekonomik de değil.

*

Peki biz ne yapmalıyız?

İğneyi kendimize batırmalı, siyaseti spora, sanata ve magazine sokarak, gazeteciliği rayından çıkarttık, gazete ayni gazete, Devlet sanata milyonlar ayırırsa "Müjde", Belediye ayni işi yaparsa, "Parayı çöpe attı" diyoruz.

Nerede duracağımızı bilirsek, mesele kalmayacak da…

Not; Hıncal Uluç’un katkılarıyla…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol