Siyaset yok bugün. Biraz siz de kafanızı dinleyin! Her gün kabak dolması yenmiyor birader! Biraz da patlıcanı deneyin, biber dolmasının lezzetine varın! Hep siyaset, hep siyaset, şu kış gününde, kasvetli havada, insanın ruhunun karardığı günlerde, siyasete birkaç gün ara versek fena olmayacak!

O sebeple…

Bugünkü köşe yazımda bir fıkraya yer vermek istiyorum. Tabi bu fıkrada, birine, birilerine, belki de toplumun tüm kesimlerine verilmek istenen bir mesaj var. Aslında bu fıkrayı da değerli yazarımız, adaşım Mehmet Akpınar’dan arakladım. Hoşgörüsüne sığınarak…

*

Hoca bir gün, yolunun üstündeki mezarlıktan geçmektedir.

Ayağı kayar, yeni kazılmış bir çukura yu­varlanır. Hemen toparlanıp kalktığında bakar ki üstü başı tozlanmış. Tozlarını silkelemek için üstündekileri çıkardığında aklına birden, “Hazır çukura girmiş ve soyunmuşken kendi­mi ölü yerine koyup şuraya uzansam; bakalım sorgu meleği geldiğinde ne soracak, öğren­miş olurum,” diye bir fikir gelir.

Çukura boylu boyunca yeniden uzanır.

Tam o sırada, kulağına şangır şungur sesler gelmesin mi? Hoca kıyamet koptu sanır, fırlar mezardan.

Meğer o sırada, bir kervan geçmekteymiş yakınlarda bir yerden. Hoca mezarlıktan fırlayınca, gürültü ve şamatadan katırlar ürküp kaçar; kırılmadık ne fincan kalır ne kâse…

Kervan sahipleri çok öfkelenir, ellerine birer sopa alıp koşarlar Hoca’nın yanına:

“Bre sen kimsin? Burada ne işin var?”

“Ben ölüyüm,” der Hoca.

“Peki, çukurun dışında ne işin var senin?” cevap verir Hoca; “Dünyayı seyre çıktım!”

Ötekilerin öfkesi zaten burnunda: “Yaa, öyle mi?” derler. “Biz sana dünyayı bir güzel seyrettirelim de gör!”

Sopalarla temiz bir dayak atarlar Hoca’ya. Hoca zar zor topar­lanıp eve döndüğünde onu karşısında per-perişan gören karısı şaşkınlıkla: “Efendi, neredeydin sen böyle, ne bu halin!?” diye sorar.

Hoca: “Sorma hatun sorma, öteki dünyadan geliyorum,” der.

Hoca’nın alay ettiğini sanır kadıncağız; “Ya, öyle mi, ne var ne yok oralarda?” diye sorunca Hoca, bir köşeye yığılıp kalırken cevap verir; “Fincancı katırlarını ürkütmezsen bir şey yok!”

*

Hareket etmeyenler hiçbir zorlukla ve engelle karşılaşmazlar...

Yola çıktığın zaman zorluklar ve çileler de beraberinde başlar... Uykuya dalanlar ve oturup kalanlar için hiçbir sıkıntı söz konusu olmaz...

Her salih amelle birlikte, mutlaka bir zorluk da karşımıza çıkabiliyor, çakmaktadır...

Nasreddin Hoca kıssasında da görüldüğü gibi, eğer hoca mezardan kalkmasaydı, fincancı katırlarını ürkütmeyecek ve dayağı yemeyecekti...

*

Bu şehirde gazetecilik zor zenaat. Fincancı katırlarını ürkütmezsen, beyaza kara, doğruya yanlış, güzele çirkin demezsen, senden iyisi yok bu memlekette.

Gazetecilik de yaparsın, kral gibi yaşarsın üstelik! Sponsorun da olur, reklamın da gelir!

Ama…

Her türlü zorluğa rağmen ayağa kalkanlara, yürüyenlere, koşanlara selam olsun...

Şunu bilin, kervan sahibi rahatsız olsa da, biz fincancı katırlarını ürkütmeye devam edeceğiz.

Gittiği yere kadar!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol