El’lerden gittik hep. Yıllar önce, İstanbul’da görev yaptığım dönemlerde, Eyüp semtinde, Türk Sanat Müziğinin büyük ustalarından bestekâr ve yorumcu merhum Yıldırım Gürses’in işyerine uğramıştım. Eyüp’te, Hoşseda isimli işyeri… Eller, eller şarkısını o dönemlerde bestelemiş, yorumlamıştı. 1977 falan…

Haa, bu yazı da bir ulusal gazete yazarının köşe yazısından esinlenerek yazıldı, onu da belirteyim de maraza çıkmasın!

Şimdi yeni patronlar türedi. Siyasette, ticarette ve medya sektöründe. Özellikle büyükşehir belediye başkanımız belli ve artık rağbet yeniye olunca, bakıyorum herkes el pençe divan duruyor.

Bu sıralar, emir büyük yerden denilip, bazı koltuklar el değiştiriyor.

Bu zamanda, çok çalışırsan, çok başarı gösterirsen, elleme derler, elini sürme derler! Koltuklar el değiştirdiğinde, ne etiket kalıyor geriye, ne el vermeler…

Birine el uzatırsanız, o da nankör püsük ise, elinizi verseniz kolunuzu kaptıramazsınız. Öyle tehlikeli insanlar var bu siyaset cenahında. En çok hangi partide derseniz, söylemeye gerek mi var sanki.

*

Günümüzde, siyasi partilerin içinde, ruh hastası insan çok. Kendini makama, koltuğa perçinlemiş, sanki babasından-dedesinden miras kalmış gibi, el değiştirmeye bile tahammülü yok adamın, uzatılan eli de elinin tersiyle itiyor. Sanki nikâhına kıyıldı o koltuk, o etiket, o unvan, o güç…

Paraları el sayıyor. Ve herkesin biri bedeli varken günümüzde, oy verecek olanlar el’lere bakıyor. Cebine gidiyor mu, diye. Her şeyi para ile satın almaya alışmış ve ustalarından öyle görmüş siyasiler, cebinde akrep varmış gibi, birileri üç beş kuruş isteyince el’i ayağına dolaşıyor, eli ayağı tutmaz hale geliyor aniden. Bir haller oluyor garibime…

Birini gıcık gidiyorsunuz, hatta ve hatta ondan nefret ediyorsunuz. Olamaz mı? Ya da bir yerde, kalabalıkta birileri ile konuşurken, eliniz ayağınız rahat durmuyorsa, karşınızdakinin sinir kat sayılarını artıracak kadar ileri gidip el kol hareketleri yapıyorsanız, ve siz de sözüm ona siyasetçi iseniz, kusura bakmayın da sizin için el değiştirme vakti gelmiş demektir.

*

Maça gidiyor musunuz, ara sıra da olsa gittiğinizde, taraftar protokole döner, ‘başkan el salla, el salla!’ diye tezahürat yapar. Başkan da havalarda, iltifat büyük yerden olunca, o da kalkar, taraftara doğru el sallar. Alkış kıyamet…

Ayak takımlarının ayak oyunları bitmez. Ayak oyunları olur da, el oyunları olmaza mı, bal gibi oluyor valla… Öyle çok heveslileri, kendini bu meslekte ustalaşmış sayan öyle maharet sahipleri var ki, el’ini öpseniz bile başka yerini gösterir size.

Birilerinin parmak attığı kimseden, işlerden hayır gelmez.

Ama size bir baba-dede tavsiyesi, kimseye el kaldırmayın! Hele eşinize, hele çocuklarınıza, hele kadınlara, hele mazlumlara, mağdurlara!

El’i deli kimseler var. Onların eli rahat durmaz. Ve onları boş bırakmaya da gelmez, bir yerinizden bir şeyler aşırır, farkında bile olmazsınız. Bazı tipler vardır, sağını solunu, orayı-burayı karıştırır sürekli. Allah onu karıştırmak için yaratmış. Eliyle ya burnunu karıştırır pis-pis, ya başka yerini.

*

Kendinizi satmayın, kiralamayın! Ne aklınızı, ne kaleminizi, ne gücünüzü… Kimsenin karşısında el pençe divan durmayın. Teslim etmeyin kendinizi. Sadece ama sadece camide, Allah’ın huzurunda el pençe divan durun!

Ve… Yazıyı çok uzatmak istemiyorum. Birilerine el verin, el uzatın, ama siz siz olun kendinizi el’letmeyin!

Vallahi ortalık sapık dolu! 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol