Ülkemde depremin yeniden konuşulduğu İstanbul'da hiç konuşmadan duran orta yaşlı bir adam gördüm. Çömelmiş, bir duvara yaslanmıştı, iki dudağının arasında yanmayan bir sigara vardı.

Üstü başı bakımlı değildi ama kimseden bir şey dilenmedi.

Benimle göz göze gelince "Toprağı kendime çekiyorum" dedi, "Yüreğinde kir yoksa depremden korkmana da gerek yok!"

"Aradığım adamı buldum" dedim kendi kendime.

O devam etti, "Asıl deprem yüreklerde, televizyonlarda. Fırından yeni çıkmış tacizler ve katliam taslakları yeni sezonda çocuklarımızı bekliyor!" Ağzındaki sigara yere düştü almadı, "Bunlar seninle benim aramda" derken fısıldayarak konuştu.

"Ben tarihi sorguluyorum." "Hangi tarihi?" "Bugünkü tarihi, benim yarınım yok ki!"

*

"Merak ediyorum" dedi, "Bu abazan erkekler ayşekadın fasulyeye ne zaman tecavüz edecekler? Bir o kaldı çünkü!" Her sayfası okunmaya değer eski bir kitap bulmuştum sanki.

Ülkede sözde çakar kullanımı yasaklanmıştı da yolun kenarından çakarlı bir araç geçti, birlikte gülümsedik.

Öğle vaktiydi, "Senin için köfte piyaz zamanı" dedim, açlığına mahsuben. "Hayır!" diye karşılık verdi, "şimdi imtiyaz zamanı!" Birden sesini yükseltti.

"Ambulansların özel yolcu taşıdığı, parası olan katillerin sokakta fink attığı bir ülkede ne bekliyorsun?"

*

Dengesiz Trump'un cilt bakımını Ortadoğu'da yaptırdığından haberi vardı.

"Amerika'nın canı cehenneme" dedi, elini sıktım.

Her hareketin onun dilinde bir sözlük anlamı vardı.

"Eskiden elinden tutulan meşhur olurdu şimdi dilinden kir akan meşhur oluyor" dedi ve belgesini de önüme koydu.

"Çukur'ların bu kadar pislik dolduğu televizyon sistemine bu üretim az bile!"

Batan geminin mallarını satıyorlardı köşede, insanlar insanları satıyordu.

Merak edip "günün nasıl geçecek?" diye sordum.

"Kelebekler gibi kalan dakikaları sayıyorum. Zengin züppeler paraları sayarken bizim gibileri insandan saymıyor!" Aklım açlığında kalmıştı da inatla "bugün ne yedin?" diye sordum.

"Ben kendimi yiyerek geçiniyorum" diye karşılık verdi.

"Otopsi raporumda 'doğuştan ölü' diye yazar."

*

Giderken son ricasını iletti.

"Adıma bir çivi çak bir ağaç dik!" Oturduğu yerde dimdik duran adamın verdiği ipuçları, televizyon dizilerinde uyutulan insanların suçlarına nispetti.

O yüzden bu yazıyı o düşünen adamlara ithaf ettim!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol