Lord Teshlid, İngiltere'nin en zengin adamlarındandı, zaman zaman devlete bile borç veriyordu. Malikânesinde oldukça büyük ve çok korunaklı bir odayı Servet kasası olarak kullanıyordu. Bir gün hazine odasına girdi ve yanlışlıkla kapıyı üstüne kilitledi. Oda çok özel inşa edildiği için, ne kadar bağırıp çağırdıysa, yardım istediyse de sesini kimseye duyuramadı. Zaman zaman eve gelmediği için de, evdekiler arama ihtiyacı hissetmedi. Günler sonra cesedi bulunan Lord, bir şekilde parmağını kesmiş ve kanıyla şu cümleyi yazmıştı: "Dünyanın en zengin insanı, açlıktan ve susuzluktan ölüyor!"...
Dünya hayatında mal ve Servetin her şeyi çözdüğünü sananlara duyurulur...
Şüphesiz dünyadan ayrılma duygusu İstikbal'in en vahim hadisesidir, muhtevasını tam anlamıyoruz; nerede, ne zaman ve nasıl bitecek? İnsanoğlu hayatı boyunca evden çıkar, sonra tekrar döner, ama bir gün çıkar bir daha da dönmez...
Hayatında kimseye zulmetmemeye, kimsenin hakkını yememeye, kimseden nefret etmemeye, kimseyi yaralamamaya, kimseden kendisini üstün görmemeye özen gösterenlere müjdeler olsun, ne güzel bir ahlaka sahipler?...
Hepimiz gidiciyiz...
*
Adam taksiye bindi, şoförün Kur'an ile meşgul olduğunu görünce; ölen mi oldu diye sordu. Şoför: ‘Evet, kalblerimiz öldü’ dedi.
Hapisteki mahkûm, yalnızlığını gidermek için, Kur'an istiyor.
Hastanedeki hasta, şifa bulmak maksadı ile Kur'an istiyor.
Kabirdeki ölü, derecelerinin yükselmesi için, Kur'an temenni ediyor.
Biz ise; hapiste, hastanede ve kabirde değiliz ki Kur'an isteyelim. Kur'an ellerimizin arasında, gözlerimizin önünde, onunla irtibata geçmek için, hapse, hastaneye ve kabre düşmeyi mi bekliyoruz?!!!
Kalblerin baharı, ayıpların örtüsü, günahlarımızın bağışlanma sebebi Kur'an ile her daim hemhal olma temennisi ile...