banner1451
banner1461

Virüs denen illet ölüme çağırıyor insanları, genç yaşlı demeden. Ne zengin dinliyor,  ne gariban. Ne Müslüman tanıyor, ne Hristiyan. Bu meretin dini, ırkı, milleti yok. Yaşa da bakmıyor üstelik.

Geçenlerde gazetede okudum, virüse kurban verdiğimiz 20 yaşındaki bir delikanlının ölmeden önce hemşireye "abla ne olur yanımda dur öleceğim" seslenişi çınlıyor kulaklarımda.

İçinden de dışından da ağlayan o hemşirenin çaresizliğine takılıyorum. Ölümü bile bölüşmeye hazır olduğuna adım gibi eminim. Kendilerini insanlara adayanlar için böylesine genç ölümlerin verdiği hasarı ölçebilecek hiçbir alet icat edilmedi henüz.

Rakamlar, aşı, yani doz miktarı, fiyatı konuşulurken, rehavet ruhumuza duman isi gibi sinmişken, yakında maskeyi kaldırıp atacağımız söyleniyor.

Kısıtlamalar da kalkacakmış.

*

Genç yaşlarda dört mevsim bahardır yüreklerde. Ne düşleri vardı kim bilir ne büyük umutları. Kulaklarında annesinin türküleri kalmıştır o delikanlının, babasının sözleri. Anne ve babanın ciğerleri nasıl yanmıştır kim bilir.

Onlar günlerce konuşmazlar, dik durmaya çalışırlar da insan nasıl dik durabilir evlat acısında?

Şu sıralar hepimiz aşı derdindeyiz ama böyle yaraları kapatacak aşıyı da dünyada hiç kimse bulamadı henüz. Sevginin, saygının aşısını kaybedince, bir görünmez doza teslim bayrağı açıyoruz.

*

Bu ülkenin güzel insanları televizyonlarda ahkâm kesmiyor sosyal medya mezbahalarında, sanki nefret kusmuyor, onlar gece gündüz insanlık için çalışıyor. Geçen 10 ayda 250’ye yakın sağlık çalışanı covid-19’dan hayatını kaybetti. Can kurtarmak isterken can verenlerin hüznünü nereye koyacağız!  

Ben sormadım da, siz hiç sordunuz mu kendinize, sağlık çalışanları hangi şartlarda yaşıyor? En son ne zaman dinlenmek için kendilerine bir gün ayırmışlardır?

Bir gece olsun onların yerine koyuyor muyuz kendimizi?

Bizlerin insani ihtiyaç dediğimiz zaman dilimleri bile sağlık çalışanlarının ‘görevi’ sayılırken, yeteri kadar sevip sayıyor muyuz o insanları? Bizlerin de onlar için bir şeyler yapması gerekiyor.

Çünkü gerçek emekçiler bu dünyada emeklerinin karşılığını alamadı henüz!

Sağlık Müdürümüz Ali Nuri Öksüz’ün, Şehir Hastanesi Başhekimi Vehbi Şirikçi’nin, tıp Fakültesi Başhekimi Ökkeş Bilal’ın neler çektiğini, hangi vicdani acılar içinde kıvrandığını biliyor musunuz? Ölenlerle onların da öldüğünü! Yürek sızısıyla birlikte…

*

Çemberimizi iyice daraltan ve ölüme doymayan bir virüse karşı bıçak sırtı sınavdayız.

İnsanlarımızı elimizden alan fırtına etkisini uzun süre devam ettirecekse bizler de tedbirde kusur etmeyeceğiz. Bu savaşı başka türlü kazanamayız. Unutmayalım ki hiçbir virüs insanların karşısında sonsuza kadar ayakta kalamadı henüz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol